15 Mayıs 2014 Perşembe

UZUN LAFA NE HȂCET, HER ŞEY AÇIK VE NET-3

{Rızkını alınteri dökerek helȃl yoldan kazanmak için yerin altında çalışan, emeğinin karşılığını çoğu zaman al-a-mayan, sağlığını ve hatta canını riske eden, bu yolda ölen yüzlerce maden işçi kardeşimize dua; geçici dünya malına tamah edip kȃrı arttırmak için, onlara emeklerinin karşılığını vermeyen, yeterli güvenlik önlemi almayan ve bu faciada sorumluluklarını yerine getirmeyen, payı olan herkese beddua}

Binlerce dram haberinden biri ve altına aynen imzamı attığım bir haber-yorum.

Haber: “İki çocuğuyla ölüme atladı. Eskişehir'de sık sık cezaevine düşen eşiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle bunalıma giren Dilek Özer, kendi kızı ve ablasından evlatlık aldığı bebeğiyle birlikte, Porsuk Çayı'na atlayarak yaşamına son verdi. Annesinin kardeşini suya attığını görünce durumu anlayan 5 yaşındaki Ayşan'ın "Ne olur beni atma anne. Ölmek istemiyorum" diye yalvardığı da bildirildi. Genç kadının intihar etmeden önce "Elveda hayat" adlı şiir gibi bir veda mektubu yazdığı ortaya çıktı… Bir süre önce eşi Metin Özer (41) ile birlikte Diyarbakır'dan Eskişehir'e göç eden Dilek Özer (24), dün akşam saatlerinde kızları Ayşan (5) ve 4 aylık Nisan'ı yanına alarak evden ayrıldı. İki çocuğu ile birlikte evden çıkan genç anne, Kurtuluş Mahallesi Tabakhane köprüsü civarında önce kızları Nisan'ı ve Ayşan'ı Porsuk Çayı'na attı, ardından kendisi de suya atladı… İşsiz olan ve akşam eve gelen koca Metin Özer ise eşinin evde olmadığını ve bir mektup bıraktığını gördü… Öte yandan, genç kadının kocasının uyuşturucu kullanma, hırsızlık ve dolandırıcılık gibi suçlardan 10 yıldan bu yana farklı tarihlerde bir çok kez cezaevine girip çıktığı öğrenildi. Kocanın en son bir suçtan dolayı girdiği cezaevinden 2 ay önce tahliye olduğu kaydedildi…

Genç kadının intihar etmeden önce şiir gibi bir veda mektubu yazdığı ortaya çıktı. Eşi iki ay önce cezaevinden çıkan genç kadın "Elveda hayat" adlı mektubunda, şu satırlara yer verdi: "Bir gün kalabalık gelecekler cenazeme / Beni ağıtlarla uğurlayacaklar / bir garip yolcu gibi / Elbisem beyaz olacak, çünkü ben ölü olacağım / Gönlümce bir gün yaşayamadım, sarmış etrafımı çıkmaz sokaklar / Kendime göre bir yol bulamadım / Tanrım benim ne günahım var? / Bir gün, gün yüzü göremedim bu dünyada, gençliğimi yaşayamadım / Yaşamaktan bıktım artık / Geride iki çocuğumu bırakmamak için hayata elveda diyorum." (www.haber10.com; 10.10.2009)

Bir Okuyucu Yorumu: “bu kadının ve yavrularının ölümünden bütün toplum sorumludur. elbette en başta mülki ve yerel yöneticiler sorumludur. bir ilin mahalle muhtarından belediye başkanına, valisine kadar yöneticileri, yavrularıyla suya atlayacak kadar çaresiz (sebep ne olursa olsun) vatandaşından habersiz, ilgisiz ise yazıklar olsun onlara. bu devlet vatandaşını göremeyecek, onlara ulaşamayacak kadar çaresiz midir, yoksa insafsız mıdır? bu ülkenin yetkilileri zengin sofralarda çözüm aramaktan ne zaman vazgeçip halka sahip çıkacaklar? ya toplumumuza ne demeli? vatandaşın sırtından palazlanan idareci müsveddelerine ne zaman dur diyecek? haydi yöneticilerde hiç insaf kalmadı diyelim. komşularındaki, mahallelerindeki bu kadar çaresiz bir insanı neden görmediler, duymadılar? biz böyle değildik. lütfen kendimize gelelim. insan olduğumuzu hatırlayalım. kariyer+para=güç=iktidar formülünü bize yutturarak bizim güzel hasletlerimizi birer birer erittiler, velhasıl bizi çürüttüler. biz yine biz olalım, birlik olalım. ölen bu ananın, yavruların ve daha nicelerinin vebali hepimizindir. başka canlar gitmesin, yeni veballer yüklenmeyelim. paylaşarak mutlu olalım.“ (www.haber10.com; kardelen, 10.10.2009)

‘İyi insanlar iyi atlara binip git’memişler demek ki!...

Aydın'ın Nazilli ilçesinde, 102 yaşındaki Hatice Aktaş, ziyaretine gelen Kaymakam Caner Yıldız'ın yardım teklifini "Haram olur. İhtiyacı olana verin" diyerek geri çevirdi. Kaymakam Yıldız, 3 çocuk ve 10 torun sahibi olan, 5 nesli gören Hatice Aktaş'ı bayram dolayısıyla ziyaret etti. Yıldız'ın elini öperek "Bir isteğin var mı, ben kaymakamım, sana yiyecek göndereyim, kömür vereyim" teklifinde bulunduğu yaşlı kadın, "Oğlum, buraya kadar geldin, beni bahtiyar ettin. Ben hayatta haram yemedim. Çocuklarım bana bakıyor. Sen git yardımını fakir olanlara yap, onların duasını al" dedi. (Sabah, 06.12.2008)

Bu ne yaman çelişki anne…

Zengin tatilcilerin ayakları artık yanmayacak. Dubai'deki "Plazzo Versace" oteli, zengin konukları için plaj kumunu soğutarak turizm sektöründe bir ilke imza atacak. (Sabah, 15.12.2008)

Mozambik Tarım Bakanlığı, kuraklık, pahalılık ve gıda stoklarının bulunmamasının etkilediği ülkenin orta ve güney kesimlerinde yaklaşık 500 bin kişinin gıda ihtiyacı olduğunu ve ailelerin günde tek öğün yiyebildiğini bildirdi. (Sabah, 15.12.2008)

Arap yarımadasının cazibe merkezi Dubai'de bir otelin açılış gecesi için 20 milyon dolar harcandı. Hollywood ünlülerinin de katıldığı davetliler için özel yemek menüleri hazırlandı. Bin şişe şampanya patlatıldı. (Sabah, 22.11.2008)

ABD'nin 2001 yılında işgal ettiği Afganistan'da durum iç açıcı değil... Zira hükümetin ve müttefik güçlerin Kabil dışında kontrolü sağlayamadığı ülkede Afganlar bir yandan da fakirlikle mücadele ediyor. Afganistan'da fakir aileler hayatta kalmak için çocuklarını satmaya başladı. İngiltere'deki Channel 4 kanalı tarafından yayınlanan bir belgeselde zengin aileler Afgan çocukları ekmek alacak parası olmayan fakir ailelerinden satın alıyor. Çocuklar için gelen zengin aileler bin 500 dolara yakın para ödüyor. (Sabah, 24.12.2008)

Kız çocuk doğurmanın suç olduğu ülke Hindistan... Ülkede son 20 yıl içinde 10 milyon bebek fetüs, yalnızca cinsiyeti kız olduğu için, eş ve kayınvalide baskısıyla anne karnında öldürüldü. (Sabah, 24.11.2008)

Gözümüz aydın! Filistin ve Irak da çağdaş uygarlık seviyesine yükseldi!...
* Burası modern sanat eserlerinin sergilendiği bir Batı kenti değil. Burası, çatışmaların her gün sürdüğü Filistin. Ilımlı Başkan Mahmud Abbas'ın kontrolündeki Batı Şeria'nın Ramallah kenti. Filistinli sanatçı Muhammed Halil'in nü (çıplak insan) tablolarının yer aldığı sergi, ülke için bir ilk oldu. Halk sergiye büyük ilgi gösterdi. (Sabah, 03.12.2008)
Gazze’de “İsrail'in ablukası nedeniyle açlık sınırına gelen halk ot yer hale geldi. Jindiya Ebu Amra adlı kadın, sokaktan ot topladığını anlattı. Amra, "Topladığım otlardan bir öğün yiyebildik" dedi. Hamas'ın tanınmayan Başbakanı İsmail Haniye ile İsrail arasındaki gerilimin faturası 1.5 milyon Gazze’liye çıkıyor. Günde 6 saat elektriğe izin veren İsrail, Birleşmiş Milletler'in gıda yardımlarının da kente girmesine izin vermiyor.” (Sabah, 15.12.2008)

 * İç çatışmalar ve savaşın sürdüğü ülkede bir ilk... Başkent Bağdat'taki Avcılık Kulübü'nde güzellik yarışması düzenlendi. Aralarında kadın milletvekillerinin de bulunduğu jüri üyeleri, mayo değil uzun etek giyen genç adayları tek tek inceleyip puan verdi. 18 yaşındaki Şems Tallal kraliçe seçildi. (Sabah, 03.12.2008)
Amerikan işgali sonrası özgürleştirilen ve de demokratikleştirilen Irak’ta, kadınlar bir kazanımlarına daha kavuştu. Her ne kadar bu yarışma Irak ile sınırlı olsa da ilerde daha büyük başarılara imza atabilirler. Mayo değil uzun etek giymesi de konjonktür sebebiyledir, ileride bu sakıncalı durum telafi edilebilir. Netekim biz de bağımsızlığımızı kazandıktan sonra çok geçmeden bundan daha büyük bir başarıya (!) imza atmamış mıydık? Hatırlamadınız mı? Hatırlatalım o halde dilerseniz.
[Keriman Halis Ece, 1913 yılında İstanbul'da doğmuştur. 31 Temmuz 1932 yılında Belçika'nın Spa şehrinde yapılan Dünya Güzellik yarışmasında "Dünya Güzeli" seçilmiştir. Atatürk yarışmadan sonra Kraliçe anlamında kullanılan "Ece" soyadını vermiştir. Keriman Halis Ece, zamanın tüccarlarından Halis Bey'in altı çocuğundan biridir. Keriman Halis'in amcası, ünlü operet bestecilerinden Muhlis Sabahattin Ezgi'dir. Halası ise gene ünlü kadın bestekarımız Neveser Kökdeş'tir. Galatasaray Spor Kulübü'nün idarecilerinden Turgan Ece ise kardeşidir. Keriman Halis yarışma sonrasında Türk Bayrağı'nın bulunmaması nedeniyle halkın tezahüratına cevap vermemiş ve bunun üzerine metrelerce atlas bulunarak bayrak orada yapılmış ve bütün yabancılara balkondan dalgalandırılarak gösterildikten sonra, kendisini görmeye gelen halkı selamlamıştır. Keriman Halis bugün de dünyanın en güzel büyükannesi olarak tanınmaktadır. Atatürk bu yarışma sonrasında yaptığı açıklamada, "Övündüğümüz doğal güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmenizi biliniz ve bu yolda uyanık bir tekamülün mütemadi tahakkukunu ihmal etmeyiniz. Bununla beraber asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır” demiştir. Halit Turhan Bey Hatıralarında Keriman Halis'in birinci olduğu yarışmayı şöyle anlatır: "...Günlerce Spa şehrinde kalan güzeller, çeşitli kişilerle görüştü ve konuştular. Yarışma gününde jürinin önünde kızlar birer birer geçip giyimleriyle, bakışlarıyla, tebessümleriyle puan toplamaya çalıştılar. Jüri salona geçip, puan değerlendirmesi yapmak istedi. Başkan kürsüye geçerek : - Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa'nın Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslamiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa bitirmiştir. Bir zamanlar sokağı bile, pencere arkasından seyredebilen Müslüman kadınların temsilcisi Türk güzeli Keriman, mayo ile aramızdadır. Bu kızı, zaferimizin tacı kabul edeceğiz, onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzel varmış, yokmuş bu önemli değil... Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene İslamı yenmenin zaferini kutluyoruz. Avrupa'nın zaferini kutluyoruz. Bir zamanlar Fransa'da oynanan dansa müdahalede bulunan Kanuni Sultan Süleyman'ın torunu işte mayo ve sutyen ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de bize uyan bu kızı beğendik. Müslümanların geleceği böyle olması temennisiyle Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa'nın zaferi için kaldıracağız." Böylece Keriman Halis dünya güzeli seçildi. Resimleri gazetelerde basıldı. Hatta kartpostal yapılarak satıldı, elden ele dolaştı. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Keriman_Halis)]
Ne mutlu Türküm diyene!? ya da “Türküm, doğruyum, çalışkanım…”


Ahmet Bey, sabah saat 7.00'de Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı. Puffy yorganını kaldırdı. Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi. WC'ye uğradıktan sonra banyoya geçti. Clear şampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı. Colgate ile dişlerini fırçaladı. Braun ile saçlarını kuruttu. Bill's gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi. Lipton çayını içti. Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi. Citizen kol saatine baktı. Aile fertlerine Bye deyip Hyundai otomobiline bindi. Blaupunkt radyosunu açarak, rock müziği buldu. Ağzına bir Polo şeker attı. Şehrin göbeğindeki Mega Center'daki ofisine varınca, Toshiba bilgisayarını çalıştırdı. Microsoft Excel'e girdi. Ofisboy'dan Nescafe'sini istedi. Saat 10.00'a doğru açlığını yatıştırmak için Grissini yedi. Öğlen Wimpy's Fast Food kafeteryaya gitti. Ayaküstü, Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi. Camel sigarasını yakıp Star gazetesini karıştırdı. Akşam üzeri iş çıkışı Image Bar'a uğrayıp JB'sini yudumladı, sonra köşedeki Shopping Center'a uğradı... Eşinin sipariş ettiği Ariel deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kağıdı, Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı. Bonus kartıyla ödemeyi yaptı. Hafta sonu eşi Münevver'le Galleria'ya giden Ahmet Bey, Showroom'ları dolaşıp Converse ayakkabı, Lee Cooper blue jean satın aldı. Akşam evde bir gazetenin verdiği TV Guide'a göz atan Ahmet Bey, kanallar arasında zapping yaparak, First Class, Top Secret, Paparazzi gibi programlar izledi. Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı. Uykusu gelen Ahmet Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti ve uyudu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder