23 Nisan 2022 Cumartesi

ÖZGÜR DÜŞÜNCELER - II - Deliliğe Övgü, 3Y, Devlet ve Özeleştiri

ÖZGÜR DÜŞÜNCELER

II.

Deliliğe Övgü, 3Y, Devlet ve Özeleştiri

 

Her geçen gün "Allah'ım, aklıma mukayyet ol" diye dua ettiğim bu ülkede, başhekimlik görevinin sonuna doğru olan bitene isyan ettiğim ve bunu arkadan değil de önden, açıkça, mertçe yaptığım için adım zamanla "uyumsuz, geçimsiz, muhalif"e çıktı. Ben "deli" denilmesini tercih ederdim. Zira bu kadar akıllının ülkenin canına okuduğu bu ülkede, akıllılara değil, delilere ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. 

Delilik güzeldir, özgürlüktür. Adınızın deliye çıkmasından korkmayın derim. Varsın adınız çıkmışsa dokuza(deliye), nasıl olsa inmeyecektir artık sekize(akıllıya). Onuncu köyde yeriniz her zaman hazırdır ve üstelik deliye her gün bayramdır. İnanın 58 yaşındayım ve şunu kesinlikle anladım. "Bu ülkede akıllı olmak zulümdür, işkencedir, mutsuzluktur, huzursuzluktur".

01.04.2022

 

Gerçi tarihin her döneminde her yerde vardılar ama günümüzde öyle mahlukat tipleri var ki, bu (zer)zevatlar, kapıkulu zihniyetine sahip olup omurgasızdırlar. Her daim iktidar yanlısı olup gücün borusunu öttürürler ve 3Y (yağcı, yalaka, yavşak) özellikli her devrin soytarılarıdır, dalkavuklarıdır. 'Kraldan ziyade kralcı'lardır. 'Gelene ağam, gidene paşam' ve de 'kral öldü yaşasın yeni kral' derler. Menfaatleri, makamları, konforları putlarıdır ve maalesef sayıları da mebzul miktarda olup gitgide de artıyorlar.

17.02.2022

 

Bir ırkı, milliyeti, dini, ideolojiyi, mezhebi, hanedanı ifade eden, bu isimlerle anılan devletler, bünyelerinde kendisi gibi olmayanlara az ya da çok öteki, diğeri, başkası, üvey muamelesi yapmaktan kendilerini alamazlar.

29.10.2021

 

Özeleştiri yapmayanlara ve eleştiriden hoşlanmayanlara, öğüt verip eleştiri yapmak, abesle iştigaldir, boşa zaman kaybıdır, nafiledir.

15.10.2021




19 Nisan 2022 Salı

ÖZGÜR DÜŞÜNCELER - I - Kanaralaşmak, Hadımlaşma ve Özümse(n)me

ÖZGÜR DÜŞÜNCELER

I.

Kanaralaşmak, Hadımlaşma ve Özümse(n)me


Uluslar arası ve ulusal olsun, bir sistemin/rejimin/devletin içine girmek, dahil olmak denilince aklıma nedense üç örnek, üç kelime gelir.

İlki; kanaralaşmak olup kısaca “amacının/görevinin aksi yönde hareket etmek” olarak tanımlanabilir. Anadolu’da “sürüyü korumakla görevli köpeklerin sürüye musallat olup zarar vermeleri, bir nevi sürüyü kurtlara karşı korumaları gerekirken kurtlaşmaları” şeklinde deyim olarak kullanılır. Aynı şekilde devleti/toplumu korumakla/yönetmekle yükümlü siyasetçi/bürokrat zevatın, bu amaç ve görevlerinin aksine zaman içinde kanaralaşıp devlete/topluma zarar vermeye başlayıp kurtlaşmalarıdır. O durumda yapılması gerekeni kanaralaşmış köpeklere yapılan uygulamayı okuyup bir zahmet siz öğreniverin lütfen.*

*http://sivaspostasi.com.tr/kose-yazilari/kanaralasmak-761.html

İkincisi; hadımlaşma olup erkeğin erkeklik gücünün/iktidarının elinden alınması demektir. Terimin aslı, Arapça “hizmet etmek” anlamındaki hıdme masdarının ism-i fâili olan hâdimdir (“hizmetkâr”; çoğulu hadem, huddâm). Kelime zamanla Türkçe’de hadım şeklini almış ve saray hizmetkârlarının çoğunun, özellikle harem kısmında çalışanların tamamının erkekliği giderilmiş kişiler olmasından dolayı “iğdiş” anlamını kazanmıştır.”* Bizans, Sasani, Arap ve Osmanlı’larda sultanın/padişahın sahip olduğu kadınların bulunduğu saray bölümüne harem denilirdi. Burayı koruyan ve vazifeli olanlar da hadımlaştırılmış erkekler idi. Bu şekilde padişahtan başka bir erkeğin hareme yaklaşması önlenirdi. Genellikle sistem/devlet de haremine/mahremine almak istediği kişileri düşünsel açıdan hadımlaştırmadan almaz, almak istemez. Bu böyle biline ve üzerinde düşünüle.

*https://islamansiklopedisi.org.tr/hadim--harem

Üçüncüsü ise; özümseme/özümsenme olup sistemi tabir-i caizse, bir sindirim sistemine benzetirsek, sindirim sistemine giren her gıda başlangıçta asli hüviyetinde iken, ağızda, midede, ince ve kalın bağırsaklarda ve son kısımdaki hali türlü türlüdür. Sistem içinde kaldığı süre içerisinde, gıdanın şekli ve muhtevası değişim/başkalaşım geçirir. Eğer gıda sisteme uygun değilse, ağız safhasında ya parçalanamaz ya parçalanmaya çalışılsa da yutulamaz tükürülüp çıkarılır, ya da yutulmuş olsa bile yemek borusuna takılır (yabancı cisim) veya yutulmuş olsa bile istifra edilir, kusulur. Mideye inip asidik etkiye maruz kalıp geçtikten sonra ise yapacak bir şey yoktur. Hele ince bağırsaklara varıp da sistem gıdayı (sizi) özümsemiş, siz de sistem tarafından özümsenmiş ve kana karışılmış, kanka olunmuştur. Aslolan ideal, ideoloji, inanç sahiplerinin beğenmedikleri, benimsemedikleri sisteme girmemeleri veya bir şekilde girseler bile parçalanmadan ya da en azından sindirilmeden çıkabilmeleri/çıkartılmalarıdır. Bu konuda da sizlere kıssadan hisse bir mesel/masal/hikaye anlatmamı isterseniz buyurun okuyun.

“Vaktiyle bir padişahın çok değer verdiği, zaman zaman gidip hal hatır sorduğu, devlet işleri ile ilgili danışmalarda bulunduğu bir hocası varmış. Fakat padişahın bir özelliği de birlikte çalıştığı ve devlet hizmetine aldığı kişileri bir süre sonra çeşitli bahanelerle görevden azletmesi imiş. Günlerden bir gün, padişah yine hem ziyaretinde bulunmak hem de ilminden, basiret ve ferasetinden istifade etmek için hocasının yanına uğramış. Hoş beşten sonra bir ara hocasına demiş ki; “Hocam, sizin görüşleriniz benim için değerli. Sizi böyle ara sıra değil de hep yanımıza, devlet hizmetine alsak da her an yanımızda olup bize yol gösterseniz”. Bunun üzerine alim zat demiş ki; “Bu teklifinizden ziyadesiyle memnun oldum. Fakat kabul edemem. Şu önünüzdeki meyve tabağındakiler renk, koku, tat yönünden sizi cezbediyor.  Fakat siz onu içinize aldığınızda uzun bir yol katedip def-i hacet ile çıkardığınızda bir daha onu görmek bile istemiyorsunuz değil mi? Dilerseniz, biz yine böyle kalalım, olmaz mı?” demiş.”

http://arifkaya06.blogspot.com/2013/07/sozun-kar-etmedigi-yerde.html

19.04.2022