Bir ayet ve tefsiri
“Sonra o gün mutlaka, size dünyada iken
verilmiş her türlü nimetten sorguya çekileceksiniz - Summe le tus’elunne yevmeizin
anin naîm” (Kur’an; Tekȃsür / 8)
Çok sayıda hizmetçisi, uşağı, binlerce
işçisi olan zengin bir adam varmış. Ölümden o kadar korkuyormuş ki, etrafa
haber salmış: "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle birlikte geçirirse,
servetimin 3'te 1'ini ona bağışlarım." Bu haber, kendi
halinde yaşayan, Tuzsuz Bekir isimli bir hamalın kulağına gitmiş. "Benim sadece bir ipim var. Kaybedecek bir şeyim yok"
diye düşünerek, ölüm döşeğindeki adamın yanına koşmuş. Zaten o sırada zengin
adam da son nefesini veriyormuş. Zengin ile Tuzsuz Bekir'i birlikte kabre
koymuşlar. Sorgu-sual melekleri gelmiş kabre. Önce Tuzsuz Bekir'i sorgulamaya
başlamışlar: "O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?" Sabaha kadar sorgu
devam etmiş. Sabah olunca, Bekir kendisini kabirden dışarı zor atmış. Onu
karşılayanlar "Tamam kazandın" demişler, "Servetin üçte biri senin". Tuzsuz Bekir arkasına
bakmadan kaçmaya başlamış. Bir yandan da avaz avaz bağırıyormuş: "Aman istemem kalsın. Ben sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?" (Sabah, 09.12.2008)
“Adı güzel kendi güzel”den bir hatıra…
Sekiz yaşında dedesi de vefat edince
sorumluluğunu amcası Ebu Talib üstlenir. Hanımı Esad kızı Fatıma ile küçük
Muhammed’e yetimliğin acısını hissettirmemek için ellerinden geleni yaparlar.
Peygamberliğinden sonraki yıllarda önce amcası ardından da yengesi vefat eder.
Özellikle yengesinin vefat haberine çok üzülür. “-Bugün sevgili annem vefat
etti” der. Gömleğini kefen olarak verir. Yetmiş kez tekbir aldırarak cenaze
namazını kıldırır. Kabre önce kendisi uzanıp, bir süre yatar. Arkadaşları o
güne kadar bir benzerini görmedikleri bir olağanüstü ilginin sebebini sorarlar.
“-O benim annemden sonra annemdi” diye cevap verir. (Peygamber efendimiz Hz. Muhammed(a.s),
Asır ajans, sh. 71)
Ömür
dediğin…
Torunu, pamuk gibi bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla
soruyor: “Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?” Dede tatlı bir gülücükle: “Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum”
deyince Torun: “Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?”
der. Dede: “Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz
arası kadardır” diye cevap verir. Torun yeniden sorar: “Namazsız ezan ve ezansız
namaz sözlerinden ne kastettiğini anlamadım dedeciğim. Bu ne demek açıklar mısın?”
Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa: “Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun
çocuğu doğdu. Çocuğun kulağına ezan okundu değil mi? İşte o ezanın namazı
kılındı mı? Kılınmadı. O ezan “Namazsız ezan”dı. İnsan öldüğü zaman kılınan
cenaze namazının da ezanı yoktur. O da “Ezansız namaz”dır. Aslında o namazın
ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına. “Bak ey insan! Doğdun, ama öleceksin,
ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir. Boşa vakit harcama!” ikazını
yapıyordu o ezan. İşte yavrum ömür ezanla namaz arası kadardır. Sakın boşa
geçirme. Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma!”.
İki kurt (nefs-i emmare ve nefs-i
mutmaine)
Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim
veriyordu. Onlara dedi ki: "İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki
kurt arasında: Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı,
üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu,
küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı
ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise;
zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği,
alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve
inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm
insanların içinde". Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika
düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına, "Hangi kurt kazanacak"
diye sordu. Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı: "Beslediğiniz".
“Hayatta en hakiki mürşit”ten bir hatırlatma ve bir öğüt
“İnsan için çalışmasından başka bir şey yoktur – Ve
en leyse lil’insani illa ma se’a” (Kur’an, Necm/39)
“Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et –
Va’büd rabbeke hatta ye’tiyekelyakıynü” (Kur’an, Hicr/99)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder