Terör
devleti, Devlet terörü ve “Soysuzlar çetesi”ne dair çarpıcı tespitler
“…Çünkü
İsrail kendisinden yarar umulan değil, zarar verme potansiyelinden korkulan bir
ülkedir. Gerek diasporası, gerekse ABD'nin tam desteği nedeniyle pek çok ülke
İsrail'le dost geçinmek zorunda. Batı dünyasında İsrail hakkında samimi
düşüncelerini söyleyebilen lider yok gibidir… İsrail her şeyden önce küresel
finans sektörüne hükmettiği algısı nedeniyle korkutuyor. Dünyanın dört bir
tarafına yayılmış Yahudi işadamlarının İsrail'e gözü gibi baktığı düşünülüyor.
ABD ve Avrupa'da güçlü bir Yahudi işadamları grubu var ve bunların arasında
gerçek anlamda kapalı bir dayanışma söz konusu. Bu yüzdendir ki İsrail ne
üretse ABD ve Avrupa'da alıcısı hazır. İkinci olarak İsrail'e dokunana ABD'nin
zarar verdiği algısı dünyada yaygın. Batı'nın bir diğer kaygısı ise anti-Semitik
damgasını yemek. İsrail dünyanın gözünü öylesine korkutmuş ki İsrail'e en ufak
bir eleştiri dahi anti-Semitik damgasını yemeye yetebiliyor… Evet, şunu göz
ardı etmeyelim, İsrail bir terör devletidir yani terör faaliyetleri sonucunda
kurulmuştur. İlk başbakanları, bakanları teröristtir… İsrail'in temelindeki
şiddet örgütlenmesi bugün de devam ediyor. İsrail'de devlet mi orduya sahiptir,
ordu mu devlete sahiptir anlayamazsınız. İsrail de her şey silahlı devlettir.
Türkiye'de derin devlet var diyoruz ya İsrail'in tamamı derin devlet gibidir.
Bütün devletler İsrail'den endişe ederler. Dışarıda terör uygulayan bir
devletten bahsediyoruz…” (İsrail terörle kuruldu, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı
Sedat Laçiner’le röportaj, Mehmed Gündem, Yeni Şafak, 09.02.2009)
Siyonist çete devlet
olursa ve de adam yerine konursa olacağı budur elbette…
…Önceki
gün Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u bakanlıktaki makamı yerine
İsrail parlamentosundaki odasına çağırıp kapıda bekleten İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı
Daniel Ayalon, elçinin itirazlarına rağmen basını kameralarıyla içeri aldı.
Ayalon, elini sıkmadığı ve yiyecek-içecek ikram etmediği Çelikkol’u üzerinde
sadece İsrail flamasının durduğu sehpanın karşı tarafında, kendisiyle iki
yardımcısının koltuğundan daha alçak bir koltuğa oturttu. Ayalon, gazetecilere
İbranice şunları söyledi: “Dikkatinizi çekerim; o daha alçak, biz daha yüksek
koltukta oturuyoruz, masada sadece İsrail bayrağı var ve gülümsemiyoruz.”
…Önceki
gün Erdoğan’ın Lübnan Başbakanı Refik Hariri ile basın toplantısında İsrail’e
Gazze sebebiyle yine çatması da kriz yarattı. İsrail Dışişleri sözcüsü Yossi
Levy, ‘Türk Başbakanı’nın gemi azıya almış azarları, İsrail ve Yahudi karşıtı
dizinin yayımını anımsatıp, şu çıkışı yaptı: “İsrail Türkiye’ye karşı saygılı
olmaya özen gösteriyor, iki ülke arasında düzgün ilişkilerin devamını istiyor,
ama aynı karşılığı da görmeyi bekliyor. İsrail devleti, Hizbullah ve Hamas
terörü ve füzelerine karşı vatandaşlarını koruma hakkına sahiptir. Türklere
gelince, onlar, İsrail devletine ve dünyanın en ahlâklı ordusu olan İsrail
Savunma Kuvvetlerine vaaz verecek en son kişilerdir.” (www.radikal.com.tr,
13.01.2010)
Doğru
söze ne denir?
“…Obama dönemi, "Amerikan
emperyalizminin şekere bulanıp yutturulduğu"
bir dönem olacaktır. O kadar. Eskisi sert keseliyordu, bu yumuşak
sabunlayacaktır. Hamam aynı, su aynı, sabun aynı, tas aynıdır. Tellak
değişmiştir…” (Pirezidan Hüseyin, Engin Ardıç, Sabah, 06.11.2008)
Olur mu uleyn demeyin, oldu bile.
Hussein Barrack Obama da Nobel barış ödülüne layık görüldü. Bu barış ödülünü
verenlerin …#!?&%+
“…Onlara
göre Obama ''Uluslararası diplomasiyi ve halklar arasındaki işbirliğini
güçlendirmek konusunda olağanüstü çaba harcamış' ve dolayısıyla bu BARIŞ
Ödülü'nü hak etmişti. Yapmayın Allah aşkına! Bu ödülü veren kurul üyeleri ile
ilgili olarak hep çok şey yazılır ve çizilir. Ama kurul üyeleri ilk kez böylesi
APTALCA ya da bizi sinirlendirmek ve bizimle alay etmek için ZEKİCE bir karar
almıştı. Adam Başkan olalı henüz 9 ay olmamışken ve bu süre içinde hiçbir
konuda somut hiçbir karar ya da adım atmamışken nasıl oluyor da kurul üyeleri
ödülü Obama'ya veriyor? Elbette ödül ve para onların, istedikleri adama
verirler. Örneğin; aynı kurul, Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta 'One minute' diyerek
'Siz insan öldürmeyi çok iyi bilirsiniz' dediği İsrail Cumhurbaşkanı Perez'e de
1994'te Barış Ödülü vermişti. Oysa Perez 1934'te Polonya'dan Filistin'e göç
ederek Filistin halkına karşı katliamlar yapan Siyonist örgütlere katılmış,
1949 yılından itibaren hep askeri görevler almış, İsrail'in nükleer güce sahip
olmasında başrol oynamıştı. Ve böylece Nobel Barış Ödülü'nü hak etmişti! Irak
ve Afganistan'dan çekilmeyen, İsrail'in saldırgan ve barış düşmanı tavrına
destek veren, bizim coğrafyamızı ilgilendiren hiçbir konuda hiçbir adım atmayan
ve dünya barışına hiçbir katkısı olmayan Obama belki de aynı anlayışla ödülü
hak etmişti…” (Bizi aptal
yerine koyuyorlar, Hüsnü Mahalli, Akşam, 10.10.2009)
Unutma, unutturma! Ve tuhaf bir yorum.
“…‘Medeniyetler Çatışması’ tezinin mimarı Huntington’ın son
nefesini verdiği saatlerde İsrail, Yahudilerin kutsal günü sayılan, çalışmanın,
ateş yakmanın, paraya dokunmanın, arabaya binmenin dahi yasak olduğu Şabat günü
Gazze Şeridi'ni cehenneme çeviren bombardımanı başlattı. Saldırı, Gazze'de
çocukların okuldan çıktığı sırada düzenlendi. Dumanların yükseldiği kentte
annelerin çocuklarını bulmak için gösterdiği çabalar yürek burkutucuydu.
Üstelik İsrailli yetkililer Gazze saldırısının henüz "başlangıç"
olduğunu açıkladılar… Bu nasıl bir ruh halidir? Fakat bu saldırıdan tarihin not
defterinin satır aralarına, Hamas polis güçlerine katılacak yeni polisler için
düzenlenen mezuniyet tören alanına yağdırılan bombaların ardından objektiflere
yansıyan görüntüler geçti. Böyle bir günde bombardıman emri vermek nasıl bir
ruh halinin ürünüdür, takdiri dünya kamuoyuna bırakıyorum. Yaralı Filistinli
polisin son nefesini verirken yukarı kaldırdığı elinin işaret parmağıyla “Allah
birdir” işareti yaparken son nefesinde zikrettiği kelime-i şahadet görüntüsü
tüm İslam dünyasının vicdanlarına kazındı…” (Ölümü tam da o güne denk geldi,
Prof. Osman Özsoy, www.haber7.com, 29.12.2008)
Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin: “İsrail’in bu tahrikleri sürdükçe terörle mücadelede
başarılı olmak mümkün değildir”. (www.radikal.com.tr, 04.01.2009)
Al benden de o kadar…
…15 ay aradan sonra Filistinlilerle İsrâilliler arasında ABD
vâsıtasıyla “dolaylı” barış
görüşmelerinin yeniden başlayacak olması da bir başka soytarılık! Amerikan “Fevkalâde Sefîr-i Kebîri”
George Mitchell iki taraf arasında “mekik”
dokuyarak birinin lafını ötekine yetiştirecek, bu dostlar alışverişde görsün
diplomasisi bir 15 ay daha sürecek, İsrâil o arada Batı Şeria’ya 150.000 Yahudi
daha yerleştirecek, Başkan Obama ve Bayan Clinton bu işe “Tüh, tüh, keşke yapmasalardı!” şeklinde
sert tepki gösterecek, sonra İsrâil bilmem kaç düzine uçakla gidip bilmem kaç
yüz Filistinliyi daha temize havâle edecek ve müzâkereler 15 aylığına inkıtâa
uğrayacak. Ben böyle barışın...
(Yağmur Atsız, Star, 09.03.2010)
Ve sonra…
[İsrail 8 Temmuz 2014’te Gazze’ye askeri
müdahalede bulundu, 50 günde 2 bin 100’den fazla Filistinli hayatını kaybetti.
Ölenlerin en az yüzde 70’i sivil, 500’ü çocuktu. 11 binden fazla kişi
yaralandı, 100 binden fazla kişi evsiz kaldı. (www.bianet.org, 21.01.2015)
İsrail'in, işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs'te 77 yeni yerleşim birimi
inşa etme kararı aldığı bildirildi. (www.gazeteuzay.com, 27.04.2015)]
Barış Türküsü
Barış türküsü söylüyor dünya bebeğim / Yüreğine namlular ateş kusarken / Yarınlar seninmiş güya bebeğim / Darağacı
boynuna kement atarken.
Çarklar böyle dönüyor inan bebeğim / Bu lafların ardında yalan
bebeğim / Ne sınırsız bir dünya, ne insanlık sevgisi / Barış çığlıklarında
savaş bebeğim.
Sana dostuz diyenlere kanma bebeğim / Sırtındaki hançerin sahibi
onlar / Yıllar yılı vurulan sensin bebeğim / Katleden her silahın mermisi
onlar.
Söz-Müzik: Gündoğar, Seslendiren: Hasan Sağındık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder