PARİS KATLİAMINDA MESAJ KİM(LER)E? AMAÇ(LAR)I
NE?
Önce, son bir ay içerisindeki üç
gelişmeyi sırasıyla hatırlayalım dilerseniz;
Bir: Fransa Meclisi, iktidardaki Sosyalist Parti milletvekillerinin
sunduğu, "Filistin'in devlet olarak tanınmasını" hükümetten talep
eden karar tasarısını kabul etti. Genel
kuruldaki oylamada 339 "evet", 151 "hayır" oyu çıktı.
Oylamadan önce Sosyalist Parti adına
konuşan François Loncle, "Filistin'in devlet olarak tanınmasının, İsrail-Filistin sorununun çözümüne ve
bölgede kalıcı barışın sağlanmasına katkı sağlayacağını" söyledi. İngiltere ve İspanya parlamentolarının da
Filistin'in tanınması yolunda karar aldığını hatırlatan Loncle, Fransa'nın da
bu kararı alarak barış görüşmelerinin başlamasına katkı sağlayabileceğini ifade
etti. (Radikal, 02.12.2014)
İki:
Avrupa Birliği hukukunu
ilgilendiren konularda son sözü söyleyen kurum olan Avrupa Adalet Divanı,
Hamas'ın AB'nin terör listesinden çıkarılmasına karar verdi. Avrupa Birliği ile Hamas'ın, örgütün
terör listesinde olduğu için doğrudan iletişime geçemediği ve bu sebeple 'terör
örgütleri' listesinden çıkarıldığı ifade edildi.
İsrail'deki bir tv kanalı ise, Avrupa'daki bazı resmi kuruluşların da Hamas'ı terör örgütü listesinden çıkarmayı planladıklarını duyurdu. Hamas'ın terör listesinden çıkarılmasını öneren Avrupalı Diplomatlar, Hamas'ın bulunduğu şartlarda incelenmesi gerektiğini savundu. Avrupa'daki önemli ülkelerin Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanımasının ardından, AB'nin Hamas'ı terör listesinden çıkarması İsrail için diplomatik krize neden olabilir şeklinde yorumları da beraberinde getirdi. (Sabah, 17.12.2014)
İsrail'deki bir tv kanalı ise, Avrupa'daki bazı resmi kuruluşların da Hamas'ı terör örgütü listesinden çıkarmayı planladıklarını duyurdu. Hamas'ın terör listesinden çıkarılmasını öneren Avrupalı Diplomatlar, Hamas'ın bulunduğu şartlarda incelenmesi gerektiğini savundu. Avrupa'daki önemli ülkelerin Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanımasının ardından, AB'nin Hamas'ı terör listesinden çıkarması İsrail için diplomatik krize neden olabilir şeklinde yorumları da beraberinde getirdi. (Sabah, 17.12.2014)
Üç: İsrail'in
işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmesi ve başkenti Doğu Kudüs olan
bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi karar tasarısı kabul edilmedi. BM Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada 8
ülke lehte oy kullanırken ABD ve
Avustralya tasarıya ret oyu verdi. İngiltere, Litvanya, Nijerya, Güney Kore ve Ruanda ise
çekimser kaldı. Evet oyu kullanan ülkeler ise Fransa, Ürdün, Şili, Arjantin, Çad, Lüksemburg, Çin ve Rusya oldu. Tasarı,
kabul için gerekli olan 9 oyu sağlayamadı. (Hürriyet, 31.12.2014)
Bu üç gelişme sonrası,
bütün bu gelişmelerin aleyhine geliştiği bir çete (devlet, örgüt, terörist güruh, eşkıya
topluluğu), muhtemel daha başka gelişmeleri önleme ve olanları da tersine
çevirme adına Avrupa’daki bir ülke üzerinden Avrupa Birliği’ne (ve bütün Dünya’ya)
‘şok edici bir mesaj’ vermeli idi. Bu herhangi bir AB ülkesi olabilirdi. Fakat
yukarıdaki üç haber sırasıyla ve dikkatle okunduğunda, doğru adres olarak
Fransa’yı seçtiklerini çıkarabilirsiniz. Ve AB’yi son yıllarda kendi içinde
artan ‘ırkçı, yabancı, göçmen’ ve İslam düşmanlığından ve de AB (demokrasi) değerlerinden
(iddialarından) biri olan ‘fikir ve ifade özgürlüğü’nden hareketle vurmak
istediler. ‘Zamanlaması manidar’ bu saldırı için de 2012 yılında Hz. Muhammed(a.s)’i
tahkir ve tezyif eden (hakaret eden ve küçük düşürmeye çalışan) karikatürleri
yayınlayan bir mizah dergisini uygun hedef (araç) olarak belirlediler. Eh, artık
bu kadar stratejik karar ve hazırlıktan sonra eylem için de münasip bir
tetikçi, taşeron, kukla bulmak o kadar zor ol-a-mazdı değil mi?
Bu şekilde bir değil
birden fazla kuşu vuracaklardı;
Bir: Avrupa Birliği bünyesinde İslam
karşıtı havayı iyice arttırıp, aleyhteki kamuoyu genişletilecekti. AB’nin kendi içinde yaşayan Müslümanlara baskısı
arttırılıp AB dışındaki Müslümanlara (elbette Filistin’e ve Hamas’a da) bakışı
da iyice olumsuzlaştırılacaktı. Olumlu bakanlar ya da çekimser kalanlar da ürkütülüp
korkutularak pasifize edilecek, sessiz kalmaya ya da İslam karşıtı cepheye
dahil olmaya zorlanacaklardı.
İki: Dünyanın başta Ortadoğu olmak üzere özellikle
müslümanların yaşadığı coğrafyalara baskı, terör ve saldırı uygulamaları
arttırılarak sürdürülecekti. AB’nin Afganistan ve Pakistan’da ABD ile NATO
çerçevesinde, Irak ve Suriye’de ise ABD ile DAEŞ’e karşı Koalisyon Güçleri adı
altında saldırı, işgal ve katliamlara devam için kamuoyu ve psikolojik destek
sürdürülüp arttırılabilecekti. Zaten dünyada sermaye ve medya büyük ölçüde
ellerinde olan bu kesim, Batı’ya teslim olmayan ve işbirliğine gitmeyen İslami
çevrelere baskı ve şiddet dozunu daha da arttırmak için yeni bir bahaneye daha
sahip olacaktı. “Bakın siz bunlara (başta Filistin ve Hamas’a) sıcak bakıyor, yardımcı
olmaya çalışıyorsunuz, ama bu müslümanlara güven olmaz, bunlar şiddet ve
baskıdan başka bir dilden anlamaz, Batı’ya teslim olmayanların, işbirliği
yapmayanların ve Batı’nın (küresel sistemin, uluslar arası toplumun)
hegemonyasına, çıkarlarına engel olanların tümünün cezalandırılması, imhası
gerekir” diyebileceklerdi.
Üç: Filistin konusunda son zamanlarda atılan adımlar (üç
gelişme) iptal edilip, başta Fransa olmak üzere diğer AB ülkeleri eskisi gibi
Filistin konusunda ABD, Kanada, Avustralya örneğinde olduğu gibi İsrail’in tezlerine her türlü
destek verilecek, bundan sonra Filistin ve Hamas konusunda lehte olabilecek
gelişmelerin önü alınıp akamete uğratılabilecekti. İsrail, bugüne kadar olduğu
gibi hiçbir engelleme ile karşılaşmadan, kınanmadan, herhangi bir yaptırım ve
cezalandırma olmadan istediği gibi hareket edebilecek, Filistin’in tümden yeni
yerleşim birimleri ve binbir türlü baskı, katliam, hile ve desise yoluyla adım
adım işgaline hatta ateş, kan ve gözyaşı coğrafyası haline getirdiği
Ortadoğu’da kendi tanrısının yalnız yahudilere vaad ettiklerini iddia ettikleri
Dicle ve Fırat arasındaki toprakları dahi ele geçirip ‘Büyük İsrail Devleti’ni
kurmaya devam edebilirdi.
Eh artık bu kadar
açıklamadan sonra katil(ler)i görmüş, mesajın kim(ler)e verildiğini ve
amaç(lar)ının ne olduğunu anlamışsınızdır.
Buraya kadar
yazılanlardan sonra hȃlȃ görmemiş ve anlamamışsanız, siz hâlâ Dünya
ve Türkiye medyasında hedef saptırmak ve
zihinleri bulandırmak amacıyla dillendirilen İslamcı(?!) terör-terörist
öyküleri; Fransız mizah dergisine yayınladığı karikatürler nedeniyle bu
saldırının yapıldığı varsayımları; daeş, el kaide, boko haram gibi örgütlerin
bütün bu kötülüklerin kaynağı olduğu iddiaları ve daha birçok aslı astarı olmayan
zırvaları, emperyalizm ve onun bir şubesi olan siyonist masalları dinlemeye,
konuşmaya devam edin durun. Zira bu ülkede ve dünyada basiret (uzak görüş) ve
ferasetten (anlama kabiliyetinden) yoksun, basit ve sığ düşünen, ne önüne
konulursa yiyen ve inanan birçok siyasetçi, diplomat, bürokrat, köşe yazarı,
siyasi analist, stratejist, yorumcu, haberci öyle yapıyor.
Tetikçi(ler)i görüyor
ama tetiği çektirenleri göremiyorsanız; katliamı seyrediyor ama katliamın asıl
kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü, amaç(lar)ına hizmet ettiğini anlamıyorsanız; konuyu
sadece islamofobi ya da müslümanların İslam anlayışları bağlamında ele alıp özür
dileyici, savunmacı pozisyona geçip ezik bir tavır ve tutum takınarak küresel
zalimlerin, sömürücülerin, emperyalistlerin, kapitalistlerin oyunlarından,
tuzaklarından, işgallerinden, vahşetlerinden, katliamlarından bahsetmiyorsanız;
bu coğrafyada ve bütün dünyada oynanan “Büyük Oyun”un farkında değilsiniz,
bilerek ya da bilmeyerek bu oyunda size biçilen rolü oynuyor ve oynatılıyor, aldanıyor
ve aldatılıyor, uyuyor ve uyutuluyorsunuz demektir.
Ta ki bir gün ülkeniz teslim
alınır (Ürdün, Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri gibi)
ya da işgal edilir (Irak, Afganistan gibi), ya da darbe yapılır (Mısır gibi),
ya da siyasi istikrarsızlığa sürüklendirilir (Pakistan, Lübnan gibi) ya da
işbirlikçiler eliyle kargaşa ve kaos yoluyla savaş çıkartılır (Libya, Suriye
gibi) kapınız çalınıncaya ve acı biçimde
uyanıncaya-uyandırılıncaya kadar.
O gün de zaten atı
alan ‘Üsküdar’ı geçmiştir, iş işten geçmiştir.
Ba’de Harab’ül Basra
(Basra harap olduktan sonra) ne işe yarar ki!
Not: Basra yerine
Filistin, Gazze, Kerkük, Musul, Bağdat, Halep, Şam, Kabil ve müslümanların,
mazlumların yaşadığı daha nice beldeleri koyabilirsiniz.
Arif Hocam, bakışımızı çok güzel özetlemişsiniz... Bir takım Müslümanlar(!) ın, maalesef, olayı görür görmez videosunu paylaşıp "Allah'u ekber ve lillahil Hamd" filan gibi saçma sapan çıkışlar yaptığını görünce eyvah diyorum, bu da "âlet oldu"... Bu da kanmış, inanmış... Üstüne üstlük, Avrupa merkezli oluşturulmak istenen "Bakın, Müslümanlara güven olmaz !!!" algısına bir de bu zavallılar tuz biber oluyor. Anlattıklarınız için kaleminize sağlık....
YanıtlaSilAhmed bey, ilgi ve yorumunuz için teşekkür ederim, Rahman, Kitab-ı Kerim'inde A'raf 155'de " “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allah'ım?” buyuruyor. Gerçekten İslam topluluğu içinde Kur'an'ı, Allah'ın son elçisi'nin hayatını ve yaşadığı dünyayı anlamada aklını, beynini çok az kullanan, yeteri ve gereği gibi kullanmayan ya da yanlış kullanan oldukça fazla kişi vardır. Onları aklını kullanmaya davet, öğüt ve uyarı yapma, bile isteye kullanmamakta ısrar edenlerden de beri, uzak olduğumuzu ilan ve "Allah'ım içimizdeki beyinsizler, akılsızlar yüzünden bizi cezalandırma, zarara uğratma" duası dışında ne yapabiliriz bilmiyorum. Selamlar.
Sil