5 Şubat 2024 Pazartesi

BİR HABER & BİR ANI -8-

Bir Haber & Bir Anı

-8-

Haber

Sosyal medyada Ramazan Hoca olarak tanınan Diyarbakırlı Ramazan Pişkin, 31 Ocak 2024 tarihinde İstanbul’da uğradığı bıçaklı saldırıda hayatını kaybetmişti. Geçen günlerde Pişkin’in tarikatlar tarafından tehdit edildiği de yayınlamış olduğu bir videoda ortaya çıkmıştı. Ramazan Pişkin’i öldüren kişinin Youtube kanalı üzerinden dini sohbetler ve güncel konularda yaptığı yorumlarla öne çıkan Hüseyin Ç. ile fotoğrafları ortaya çıktı. Aynı zamanda Ramazan Pişkin öldürülmeden bir hafta önce Hüseyin Ç. tarafından hedef gösterildiği de söyleniyor. Ramazan Pişkin’in öldürülmesiyle ilgili düşüncelerini dile getiren Diyarbakırlı hemşehrileri, ‘Kimi kimsesi yok, kendi halinde, rızkını helal yoldan kazanmak için gece gündüz çalışan gariban bir adamdı. Kim yaptıysa, azmettirdiyse Allah bin belalarını versin’ ifadelerini kullandı.”

*
https://bingolkenthaber.com/haber/ramazan-hoca-cinayetinde-yeni-gelismeler-8112


Anı

Doksanlı yılların ikinci yarısında Van Tıp Fakültesi’nde görev yapıyordum. Bir sabah vizitinde asistanlarla hastaları gezerken, bıçaklanma sonucu bir taraf göğüs boşluğunda kanama olmuş drenli bir hastaya hadisenin nasıl olduğunu sormuştum. Hasta kasaplık mesleği ile uğraşmakta olup Hizbullah örgütüne mensup olduğunu söyleyen bir gencin kendisinden örgüte yardım altında para talep ettiğini söyledi. Vermek istemeyince de tekbir getirip bıçağı göğsüne saplayıp kaçtığını söyledi. Bu örgüte dair o zamanlar bazı şeyler ortalıkta dolaşıyordu. Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah’tan esinlenip Türkiye’de kurulmuş, adını Kur’an’da geçen bir ifadeden (Allah’ın hizbi, partisi) hareketle koymuş. Şimdilerde her ne kadar Hizbullah’la ilgimiz/ilişkimiz yok denilse de Hür Dava Partisi’nin kısaltması olan Hüda Par da (Hûda, Allah’ın isim sıfatlarından birisidir) ‘Allah’ın partisi, hizbi’ anlamına gelir. Hizbullah genellikle PKK gibi silahlı terör eylemleri ile gündemde idi. İlk defa bu kadar yakından menfur bir eylemine tanık oluyordum. Dehşet verici, korkutucu, sindirici yani terörize edici idi.

Ankara’da otururken komşum olan bir polisin görev yeri Van’a çıkınca birkaç kez ziyaretime de gelmişti. Bir ziyaretinde söz arasında Van Üniversitesi’nde Hizbullah’a mensup öğrencileri takip ettiklerini söylemişti. Örgüte girmek isteyen öğrencilerin yazdıkları mektupların ellerine geçtiğini, hepsinin listesinin ellerinde olduğunu belirtmişti.

1993 yılında Ercümend Özkan’ın İktibas Dergisi’nde kamuoyu ile paylaştığı fikirlerinden dolayı İBDA-C adlı illegal örgüt tarafından İktibas bürosuna bomba konulduğunu ve tesadüfen patlamadan fark edilip tesirsiz hale getirildiğini duymuştum. Aslında Ercümend Özkan çok önceleri Hizbullah ve İBDA-C tehlikesine dikkat çekmiş ve bu örgütlerin sistem tarafından kullanılabilecekleri, şiddete (tedhişe, teröre) yönelebilecekleri uyarısında bulunmuştu.

Özellikle Hizbullah örgütü 2000 yılında İstanbul Beykoz’daki bir villaya yapılan baskınla çökertilinceye kadar yüzlerce insanın canına kıydı.* Doğu ve Güneydoğu’da PKK ile mücadele adı altında satırla insanlara saldırarak ve silahla çok sayıda insanı ensesinden tek kurşunla vurarak infaz etti. Hatta bu örgütün Ubeydullah Dalar isimli Diyarbakır Şehitlik Camisi imamını bir sabah namazı sonrası çivili sopalarla döverek şehit etmeleri üzerine Ercümend Özkan sert bir yazı kaleme almış, yapanları kınamış ve uyarmıştı.** Sadece bu imam değil İslami fikir ve inançlarını beğenmedikleri adamları kaçırıp gizli örgüt evlerinde günlerce, haftalarca binbir türlü işkencelerle sorgulayıp (cezalandırıp – en meşhuru da domuz bağı idi) öldürüp mezar evleri haline getirdikleri evlerin bodrum katlarına gömüp üzerini betonla kapatıyorlardı.

Hatta Gonca Kuriş adlı bir dindar hanım bile bu örgütün hedefi olmuştur ki, hikayesi hüzünlü ve dehşetengizdir. İsmini medyadan ve Ercümend Özkan’dan duymuştum. Onun sohbetlerine katılıyor, derginin satışına yardımcı olmaya bile çalışıyordu. 16 Temmuz 1998’de Mersin’de Hizbullah’ın silahlı militanları tarafından kaçırıldı, bir aydan uzun süre işkence gördü. Cesedi, kaçırıldıktan 555 gün sonra Konya Meram’da bir evin bodrum katında bulundu.*** Hatta aynı mezar evde Van’dan futbol oynadıkları ve oynamayın uyarısına uymadıkları için kaçırılıp öldürülen on üç on dört yaşlarında üç çocuğun da çürümüş cesetleri çıktı.

Geçenlerde bir toplantıda Mersin’li biri ile sohbet arasında bu konudan da söz açıldı. Gonca Kuriş’in 35 gün işkence gördükten sonra son isteğinin sorulduğunu, onun da kızını son bir kez görmek istediğini söylediğini (ki laf olsun diye sorulmuştur), sonrasında küreğin metal kısmı ile yüzüne, göğsüne, göğüslerine ve vücuduna vura vura feci şekilde katledildiğini söyledi. Dondum kaldım, dehşete düştüm, aklım havsalam almadı. Bu nasıl bir vahşettir, insanlıktan çıkmadır, en yırtıcı hayvanın bile yap-a-mayacağı bir kıyıcılıktır.

Her ne kadar Kur’an’da “Dinde ikrah, baskı, zorlama yoktur” yazsa da tarih boyunca ve günümüzde binlerce, onbinlerce insan farklı fikir (ideoloji), farklı inanç (din) ve farklı dini görüşleri (mezhep) nedeniyle binbir çeşit baskı görüp hapis, işkence ve idam dahil her türlü eza ve cefaya uğratılmışlardır. Günümüzdeki en canlı örneği Gazze ve Filistin’deki Hırıstiyan Batı desteğindeki Siyonist Yahudilerin gerçekleştirdiği vahşet, yıkım ve soykırımdır.

Her ne kadar Batıda üretilmiş şeyler olsa da, öncelikle Batı uyup uygulamasa çiğnese dahi; demokrasi, laiklik, fikir ve inanç hürriyeti, insan hak ve özgürlükleri, hukuka bağlı devlet, uluslararası hukuk gibi kavramları yeniden düşünmek, tartışmak, gerekli dersleri çıkarmak ve alıp uygulamak durumunda hatta zorundayız. Yoksa ne Türkiye ne de Dünya iflah olmayacak şifa bulmayacak.

Dinsel, ırkçı, milliyetçi ve bilumum aşırılığın, fuhşiyatın, bağnazlığın, yobazlığın, fanatizmin, faşizmin, terörün her türlüsünden Allah bizi, insanımızı ve bütün insanlığı korusun, muhafaza buyursun. Allah adına, onun rızası filan diyerek ona karşı iftiraların ve günahların en büyüğünün işlendiği bu menfur eylemleri, cürümleri işleyenleri de kahr-u perişan etsin, cehennemin mûkimi, yaranı kılsın. İster şahıs, ister örgüt, isterse devlet uygulasın, terörün her türlüsüne lanet olsun.

Ramazan Hoca (Pişkin)’in şehadet haberi nedense bana bu acı ve tatsız hatıraları hatırlattı, aklıma getirdi, bu kelamı ettim. Keşke bu elim hadiseler yaşanmasa idi, bir daha da yaşanmaması dilek, dua ve ümidiyle.


*https://onedio.com/haber/beykoz-operasyonunu-yoneten-isim-hizbullah-i-anlatti-1137687

**Ubeydullah Dalar O'na döndürüldü, İktibas Ocak 1993, Ercümend Özkan Yazıları, Anlam Yayınları, Ankara, 2003, Sh. 352-3

*** https://tr.wikipedia.org/wiki/Konca_Kuri%C5%9F



2 yorum:

  1. Abdulhamit Topçu

    YanıtlaSil
  2. Dilinize, kaleminize ve yüreğinize sağlık olsun.Din adına yola çıkmış dinden Bi haberler hem dine hem de insanlara türlü türlü eziyyet ve işkenceler yaptılar.
    Allah zalimleri ve gâsıkları Kahretsin.

    YanıtlaSil