Biraz tebessüm…
Küçük kız annesine "İlk insan nasıl dünyaya geldi? diye
sormuş. "Tanrı Adem ve Havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu
yeryüzüne yayılmaya başladı yavrum." diye izah etmeye çalışmış annesi.
Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına da sormuş, "Binlerce yıl
önce maymunlar vardı." demiş babası, "Bizler de evrim geçirerek
onlardan türedik!" Farklı iki cevaptan aklı karışan kız tekrar annesine
gidip "Nasıl olur anne?" demiş "Sen bana insanın Tanrı
tarafından yaratıldığını, babam da maymunlardan geldiğini söylüyor.
Karıştırıyorum!" "Karıştırılacak bir şey yok, çok açık!" demiş
annesi hafif sinirlenerek, "Ben sana benim ailemin evrimini, baban da
kendi ailesinin bu güne kadar gelişini izah etmiş bir tanem!" (Sabah,
31.10.2008)
“…Çünkü yakın tarihimiz "Atatürk
ticareti" ile geçimlerini
sağlayanların öyküleri ile dolu. Hiç unutmadığım bir anım var. Washington
Büyükelçiliği'nden gelip 1974-75 yıllarında Dışişleri Bakanlığı yapan rahmetli
Melih Esenbel, bir gün beni o sırada görev yaptığım TRT'den Bakanlığa
çağırmıştı. Özel kalemden Bakan'ın odasına geçerken, yaşlı bir adamın bir
koltukta ağladığını görüp şaşırmıştım. İçeri girince Bakan Esenbel'e bu ağlayan
kişinin kim olduğunu ve neden ağladığını sordum. Meğer beni de bu konuda
danışmak için çağırmış. Bu ağlayan kişi bir heykeltıraşmış... Atatürk'ün
büstünün kalıbını dökmüş ve bakandan bu büstlerden elçiliklerimize satın
almasını istemiş. Melih Esenbel "Peki,
beş tane satın alalım" deyince de ağlamaya
başlamış. Hıçkırıklar arasında, "On
taneden az satın alırsanız Atatürk'ün kalıbının
maliyeti bile kurtulmuyor"
diyormuş…” (Mehmet Barlas, Sabah, 31.10.2008)
Tebliğde
püf noktaları
Profesör konferans vermek üzere salona girmiş. Salon, ön sırada
oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen
profesör sonunda seyise sormuş: “Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı
mı, yoksa konuşmamalı mıyım?”. Seyis cevap vermiş: "Hocam ben basit bir
insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp
bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim". Bu sözlere hak
veren profesör konferansa başlamış. İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş,
konferanstan sonra kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin de konferansın çok
iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş: "Konuşmayı nasıl
buldun?". Seyis cevap vermiş: "Hocam sana daha önce basit bir adam
olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra
gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama
elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım".
Bir fıkra
Hükümet,
doğuda bir şehre yazı göndermiş: “Kışın soğuk geçeceği anlaşılmaktadır.
Kullandığınız yakıtın cinsini, kod numarasını ve stok durumunu acele
bildiriniz”. O ilin bir köy muhtarı da hemen Ankara'ya cevap yazmış: “Yakıtımız
pohtir. Kod numarası yohtir. Stokumuz ise çohtir”.
Uzun zamandır bu kadar gülmemistim... Tesekkurler..😃
YanıtlaSil