31 Ekim 2013 Perşembe

KARDEŞİME MEKTUPLAR-2

…De ki: “Bu Kur’an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve (onun) ulaştığı herkesi uyarayım.” (Kur’an; En’am/19)

            Kardeşim; biliyorsun son elçiye indirilen, aklına ilka’ edilen vahiylerin tamamı şu an elimizde tuttuğumuz, iki kapak arasına alınmış olan kitabımız Kur’an’da yer almaktadır. Hiçbir vahiy onun dışında kalmadığı gibi, vahiy olmayan hiçbir şey de onun içinde yer almamıştır. Bu nedenle “vahy-i gayri metluv ya da hadis-i kudsi” yani bir başka deyişle yazılmamış, tilavet edilmemiş, Kitab’a girmemiş, ‘lafzı elçiye, manası Allah’a ait söz’ gibi aslı astarı olmayan bu ve benzeri Kur’an hakkında şüphe ve ihtilaflara yol açan inanış ve rivayetlere sakın itibar etme. Rabbimizin son elçiden önceki elçiler yoluyla da insanlığa rahmet sağanağı şeklinde indirdiği yağmuru (vahyi) bulanıklaştırıp içilmez, susuzluğu gidermez hale getirenler gibi, son elçinin dudaklarından dökülen arı-duru, tertemiz suyu (vahyi) bulandırmaya çalışanlara da metelik verme, itibar etme.

            Kardeşim; vahyin biz mü’minler ve hatta tüm insanlık için ne ifade ettiğini yeterince ve gereğince düşündük mü acaba? Gel istersen edebi bir dille de olsa vahyin yerini, önemini dillendirmeye, dilimizin döndüğü kadar çabalayalım.

            Vahiy; bilinmezlerle dolu olan yaşadığımız şu evrende, bize yol gösteren rehberimiz, kılavuzumuz, mihmandarımız.
            Vahiy; karanlıklar içinde önümüzü aydınlatan ışığımız.
            Vahiy; kah acı kah sevinç, kah karamsarlık kah ümitle seyreden, zaman zaman fırtınaların koptuğu ruh iklimimizde bize yol gösteren deniz fenerimiz, sığınılacak limanımız.
            Vahiy; nasıl su bedenimizi kirden pasdan arındırıyorsa zihnimizi, bilincimizi küfürden, şirkten, her nevi pislikten arındıran suyumuz.
            Vahiy; doğumdan ölüme doğru uzanan yolculuğumuzda heybemizdeki azık, çıkınımızdaki katık.
            Vahiy; ne yapacağımızı bilmez halde iken, düşüncemizin tıkandığı, şaşkınlık içinde bocaladığımız yerde tutunduğumuz dal.
            Vahiy; ne, niçin, neden, nasıl, kim sorularına doyurucu cevaplar bulabilmek için bir lütuf, bir nimet.
            Vahiy; ikra-oku(söyle, konuş) denildiğinde elçinin diliyle “ne diyeyim, ne okuyayım” cevabı verildiğinde mağaranın karanlığında elimize tutuşturulan meşale.
            Vahiy; laf, söz dinlemez nefsimize; özgürleştiğini sanırken tutsak kılınan aklımıza; yatışmak, sakinleşmek bilmez kalbimize huzur veren öğüt.
            Vahiy; bütün insanlar bir araya gelip kafa kafaya verip el birliği etse dahi asla bir benzerini meydana getiremeyecekleri; akan suları durduran; üstüne söz söylenmemiş ve söylenemeyecek olan kelam.
            Vahiy; yere düşen bir yaprağı, yerin karanlıklarındaki bir taneyi, yere ve göğe giren ve çıkanı, aşikarı ve gizliyi velhasıl her şeyi bilen (alim) ve “ol” deyince olduran, mutlak irade sahibi, her şeye güç yetiren (kadir) Rabb’imizden bir hediye.
            Vahiy; kutupda dondurucu soğuklarda ateşimiz; yakıcı, kavurucu çöl sıcaklarında gölgemiz; susuzluktan şerha şerha çatlamış dudaklarımızla kana kana içtiğimiz pınarımız, vahamız.
            Vahiy; dünya yolculuğumuzda bizi sapmaktan, sapıtmaktan, savrulmaktan alıkoyan yoldaki işaretlerimiz.
            Vahiy; onulmaz dertlerimize derman; kalbimize(aklımıza) şifa; uzvi(bedeni) olmayan hastalıklarımıza ilaç, merhem.
            Vahiy; gayb aleminin anahtarı; hurafe, cifir ve şifrelerin yanına bile yaklaşamadığı açık, apaçık, anlaşılabilir bir kitap.
            Vahiy; yaşayanlara bir çağrı; dirilere ‘hayat verecek şeye’ çağıran bir uyarı; yönünü şaşırmış insan(adem)oğlu için bir pusula.
            Vahiy; Allah’ı razı eder yol tutanlara bir müjde; Allah’tan başka yar ve yardımcı edinenlere, “kendi yapar, kendi tapar” kabilinden …izm’ler icad edenlere de bir inzar(korkutma).
            Vahiy; “sorular soru içinde”, “her fikrin bir çift kelepçe” ve “deliler köyünden bir menzil aşkın” olan aklımızın yatışıp sükunete ermesi için ona takılıp kalan sorulara verilen en doyurucu cevap.
            Vahiy; insanı vardenle(Allah) insan, insanla insan ve insanla diğer mahlukat arasındaki ilişkileri fıtrat ve tabiatlarına uygun şekilde düzene koyan kanun ve kuralların ve de bütün insanların diriltilip hesaba çekildiği gün, “al kitabını oku” denilmeden önce heva(arzu) ve heves(istek)lerine değil kendisine bağlanılıp ödün verilmeyecek ilkelerin devşirildiği kaynak.
            Vahiy; şahsi ve siyasi, içtimai, iktisadi, hukuki ve kültürel sorunlarımıza çare, kurtuluş reçetesi.
            Vahiy; insanoğlu’nun karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümü için tek umut, tek çıkış kapısı, tek seçenek, tek kurtuluş yolu, tek şans.
            Vahiy; yeryüzünü ifsad edip yaşanmaz hale getiren, birbirini ilah edinen, hayatın anlam ve amacını ‘yaşamak için yaşamak’ olarak zannedip milyarlarca hemcinsinin üç günlük dünya hayatını cehenneme çeviren insanlar için en kökten(radikal) çözüm.
            Vahiy; dünya hayatında dengeli, ölçülü ve uyumlu bir hayatı sağlayabilecek en önemli imkan.
            Vahiy; Allah’tan ve O’nun bildirdiklerinden emin olanlar için kendisinden daha güçlüsü, daha etkilisi icad edilmemiş ve edilemeyecek olan silah.
            Vahiy; bilmediğimizi bildiren, bildiklerimizin de sağlamasını yapma imkanına kavuştuğumuz bilgi kaynağımız, ilhamımız, referansımız.
            Vahiy; geçmişe ve geleceğe, hayata ve ölüme, bilinene ve bilinmeyene dair hisse alınabilecek en ibretli kıssa, en güzel misal, en anlamlı hitap.
            Vahiy; doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, temizi pisten ayırabilecek ölçümüz, kriterimiz, ayırac(furkan)ımız.
            Vahiy; şu dünya hayatında onun dışında yol gösteren aramanın bedbahtlık, gaflet, dalalet, cehalet olduğu en hakiki mürşidimiz, öğretmenimiz, hocamız.
            Vahiy; zulumattan nura, karanlıklardan aydınlığa çıkaran tek gerçek, tek hakikat.
            Vahiy; insan aklının ürünü olmayan, üzerinde akledilecek, tefekkür edilecek, elden bırakılmamacasına defaatle okunacak en önemli metin, en önemli fikir, en önemli söz.

            ...Siz şimdi bu söze(vahye) mi hayret ediyorsunuz?
            Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
            Ve siz başkaldırıp gaflet içinde oyalanmaktasınız.

            Haydi Allah’a secde edip O’na kulluk edin! (Kur’an; Neml/59-62)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder