İRFAN’IN PENCERESİ’NDEN
Merhaba.
“İrfan’ın
Penceresi’nden” başlıklı bu yeni köşemde nasip olursa meslek harici, dünya ve
ülke gündemine ya da gündem dışı insana ve hayata dair duygu ve düşüncelerimin
ifadesi, ürünü olacak kısa yazılar paylaşmayı düşünüyorum. Yazılar için belirli
bir zaman aralığı belirlemedim, zira kendimi periyodik bir vakitle sınırlamak,
zorlamak istemedim. Ne zaman söylemeye (yazmaya) değer bir şeyler olursa ve
tefekkür mutfağımda pişirip de sizlere sunmaya hazır hâle getirebilirsem
yayınlamayı istedim. Bu yeni köşenin ilk yazısı olarak, bu yıl yani 57 yaşıma
ayak bastığım gün sosyal medyamda sınırlı sayıda kişiyle paylaştığım ve nasip
olursa ilerde “Tükenip Gidiyor Ömür Dediğin” adıyla yazıp yayınlamayı
düşündüğüm hayat hikâyemin ilk yazısını tekrar paylaşmak istiyorum. Zira bu
köşe için ilk yazı olarak çok uygun düşüyor.
Sevgi, saygı ve selâmlarımla.
İrfan
(Baştansel)
Yaz tatillerinde köye
gittiğim zamanlarda beni her gördüğünde böyle seslenirdi rahmetli Cafer amca.
Doğrusu ilk zamanlar bir anlam veremedim, ama sonradan öğrendim
ebeveynlerimden.
1965 yılının Ocak
ayının ortaları. Anam bana hamile ve doğum sancıları başlamış. Köyün ebesi olan
yaşlı kadın, doğumun evde mümkün olmadığını, hastaneye yetiştirilmesi
gerektiğini söylemiş.
Mevsim kış, bozkırda
hava soğuk ve yollar karla kaplı. ‘Ova’ denilen geniş ve düzlük alanın dağlara
yakın bir tepesinde kurulu olan köyde o yıllarda kimsede motorlu taşıt yok, her
şey at ve öküz arabaları ile hallediliyor. Şehir merkezi yaklaşık elli km
uzaklıkta, köyün bağlı bulunduğu ilçe olan Yenimahalle de bir o kadar uzakta
(köy yakınındaki nahiye olan Kazan ilçe olduktan sonra oraya bağlandı). Köyün
tam karşısında o zamanlar ismi Mürted (sonradan Akıncı ismini alacak) olan ve
köye on km kadar mesafede bir askeri hava üssü mevcuttu.
Çaresiz ve mecburen,
babam ve eniştelerim at arabası ile hava üssüne kadar gidip yardım istiyorlar.
Halk arasında imdasiye denilen ambulansı vermeye pek yanaşmıyor üsteki
askerler, fakat doğum nedeniyle ve acil olduğu belirtilince üs komutanına
vaziyet haber veriliyor. O zamanlar üs komutanı olan İrfan Baştansel Paşa’nın
yanına varıp durumu anlattıklarında “tamam” diyor ve şakayla karışık “oğlan
olursa artık benim ismimi koyarsınız”.
Sonrası mâlûm. Rahmetli
babam 17’yi 18’e bağlayan diye iddia etse de anamın deyişine göre (ki acıyı,
sancıyı, sıkıntıyı çeken olduğu ve kadınlar ayrıntıları daha iyi bildikleri
için ben de bu tarihi esas alıyorum) 18’i 19’a bağlayan gece sabaha karşı
Ankara Samanpazarı’nda bulunan Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve
Doğum Hastanesi’nde (halk arasında Büyük Doğumevi olarak bilinirdi fakat şimdi
Bilkent’teki Şehir Hastanesi bünyesinde) epizyotomili (ilk doğum ve iri bebek)
normal doğumla (ki yıllarca anam sezaryanla demesine ve öyle bilmeme rağmen)
dünyaya gelmişim.
Ne zaman ki, isim koyma
işi gündeme gelmiş. Birtakım isimler düşünülürken bu hadise nedeniyle köyde pek
de konulmayan bu isim konulmuş. Ve gerek erken bebek ölümleri çok olduğundan ve
gerekse de mevsim değişip şehre ulaşım kolaylaşınca babam şehre bir sebeple işi
düştüğünde gidip yaz başlangıcında nüfus hüviyet cüzdanımı (kafa kağıdımı)
almış. Zaten ben altı aylık iken de ailem köyden yatağını yorganını, pılını
pırtısını alıp Ankara’nın gecekondu ve yoksul semtlerinden biri olan Aktaş
mahallesinde kiralık bir eve yerleşmiş.
Bilgisayar ve internet
çağında da biraz araştırdığımda İrfan Baştansel Paşa’nın gerçek isminin İrfan
Tansel Paşa olduğunu, Baştansel denilmesinin de Hava Kuvvetleri Komutanı (Başı)
olduğundan dolayı olduğunu ve 27 Mayıs askeri darbesinin ve 1964 yılındaki
Kıbrıs hava harekâtı’nın etkili ve önemli isimlerinden biri olduğunu öğrendim.
Paşa, doksan yaşında ve 1999’da vefat etmiş. (1,2)
Bu hâtıra ile bir
zamanlar Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türklere ait destanları anlatan ‘Dede
Korkut Hikâyeleri’nde geçen ad koyma geleneği (Boğaç Han gibi) arasında bir
ilişki var mıdır, elbette yok. Ortaokul bitiminde askeri lise’ye girmek
istememde, birkaç sebebin yanında bu olayın da etkisi olmuş mudur, bilemiyorum,
belki.
‘Ârif (irfan sahibi) olan anlar’ derler eskiler ve ilim irfan (kültür; derûni anlayış, kavrayış seziş; marifet) sahibi olanlar da bunu bilir.
Kaynaklar:
1.
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0rfan_Tansel
2.
https://www.biyografya.com/biyografi/18279
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder