Tefekkür Edip Söyleyeni Genellikle Dokuz Köyden Kovarlar, "Onuncu Köy"de Yeriniz Her Daim Hazırdır (E-posta: arifkaya65@gmail.com)
31 Aralık 2024 Salı
29 Aralık 2024 Pazar
KİTAP OKUMA RAPORUM 2024
2024 YILI KİTAP OKUMA RAPORUM / Okunan Kitaplar (okuma sırasına göre)
1. Kürt Sekülerleşmesi (Kürt solu ve kuşakların dönüşümü), Yusuf Ekinci, İletişim yayınları
2. Hollywood’u Kapattığım Gün, Alev Alatlı, Everest Yayınları
3. İstanbul’un Bodrum Katları, Ceren Ceran, Masa Kitap
4. Etnik Arındırma Politikaları (Tehcir, tenkil, tedip), Yalçın Yusufoğlu, Pencere Yayınları
5. Cerrah, Kelly Parsons (Çev. Dilan Toplu), Koridor Yayınları
6. Felsefi Antropolojinin Işığında Hz. Muhammed ve Kur’an, Hasan Aydın & Mehmet Dağ, Bilim ve Gelecek Kitaplığı
7. Aile, Mario Puzo (Çev. Selvin Aksoylugil), 1001 Kitap
8. Yoldaki Mühendis, Abdullah Galip Bargusi, Ekin Yayınları
9. Yel Etekli Kuş Kanatlı, Fahrettin Demir, Alakarga Yayınevi
10. Beni Sen Şair Yaptın, Turgut Göksoy
11. Lilly (Ben bir arap yahudisiyim), Eddi Anter, GOA Basım Yayın
12. Mahz-ı Adalet, Doğukan Şahin, Babıali Kültür Yayıncılığı
13. Türk Şiirinde Bir Garip Adam – Orhan Veli Kanık, Yılmaz Taşçıoğlu, Beykoz Belediye Başkanlığı Yayınları
14. Ebuzer, Halit Alper Şimşek, 1Kitap Yayıncılık
15. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yapı Kredi Yayınları
16. Eleştirel Düşünmek – Muhakeme Eğitimi, Ed. Prof. Dr. Fuat Tanhan, Palme Yayınevi
17. Bize Her Yer GATA, Prof. Dr. Sedat Gürkök, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık
18. Değirmen, Sabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları
19. Dekalog- Kemalist ilahiyat için bir ilmihal, Osman Özarslan, Açılım Kitap
20. Cumhuriyetin Politik-Teolojisi (Türkiye’de kurucu ideolojinin sivil din ihdası), Gülbeyaz Karakaş, Cedit Neşriyat
21. Gazze Risalesi, Ramazan Yazçiçek, Ekin Yayınları
22. Açım Aç! Dr. Ahmet Çiçek
23. Sakallı Celal- Bir Türk Filozofunun Yeniden Doğuşu, Orhan Karaveli, Doğan Kitap
24. Of Not Being a Jew, İsmet Özel, TİYO
25. Demokrasi, Laiklik, Resmî İdeoloji, Mustafa Erdoğan, Liberal Düşünce Topluluğu
26. Yabani Manolyalar, Ahmet Altan, Everest Yayınları
27. Gurbet Hikayeleri- Yeraltında Dünya Var, Refik Halit Karay, İnkılap Yayınları
28. Tanıklıklarım, Abdullah Pamuk, HAY Yayınları
29. Diken ve Karanfil- Filistin’in Bilinmeyen Hikayesi, Yahya Sinvar (Çev. Vahdettin İnce), Ekin Yayınları
30. Başkanın Adamları, Mustafa Kutlu, Dergâh Yayınları
31. Beni Gözünüzde Büyütmeyin! Gülse Birsel, Doğan Kitap
32. Metropol Mücahidi, Mustafa Everdi, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık
33. Aptallar Erken Ölür, Mario Puzo (Çev. Osman Deniztekin), E Yayınları
34. Gördüklerim, Dinlediklerim, Yazdıklarım, Mustafa Kemal Atilla, Ötüken Yayınları
35. Benim Gözümle “Coğrafyalar”, Mehmet Azimli, Mana Yayınları
36. Ölümün Ağzı, İrfan Yalçın, H2O Kitap
37. Beyne Giden Yol- Bir beyin cerrahının anıları, Talat Kırış, Doğan Kitap
38. Öz, Prof. Dr. Mustafa Öz, Esra Tüzün, Turkuvaz Kitap
39. Postmodern Emperyalizm, Eric Walberg (Çev. Nurdan Soysal), Say Yayınları
40. Gerçek Tıp (Yitik şifanın izinde), Aidin Salih, Maur Yayınları
41. Aklımda Kalan, M. İhsan Arslan, Kapı Yayınları
42. Yırtıcı Kuşlar Zamanı, Ahmet Ümit, Yapı Kredi Yayınları
43. Kendini Aş, Haddini Aşma, Mustafa Kutlu, Dergâh Yayınları
44. Saray Oyunları, Mario Puzo (Çev. Selvin Kayahan), E Yayınları
45. Memleket Hikayeleri, Refik Halit Karay, İnkılap Yayınları
46. Bırak, Mert Başaran, Butik Yayınları
DEĞERLENDİRME
Toplam 46 kitap okundu (Ayda ort. 3,8 yani 4 kitap-her hafta bir kitap)
(2023’de toplam 41 kitap okunmuştu, bu yıl 5 kitap fazla okundu)
Toplam 12 107 sayfa okundu (Günlük ort. 33,1 yani 33 sayfa)
(2023’de toplam 12 254 sayfa okunmuştu, hemen hemen aynı)
KİTABIN TÜRÜ |
SAYI |
Roman, Hikâye |
18 |
Düşünce, Araştırma |
10 |
Hatıra |
8 |
Deneme |
7 |
Şiir |
2 |
Gezi Notları |
1 |
Bu yıl okunan kitap sayısı geçen yıla oranla 5 kitap fazla olmasına rağmen sayfa sayısı olarak aynı kaldı. Bu yıl 11, 14, 15 ve 24. Kitapları bir süre sonra çeşitli nedenlerle okumayı bıraktım. Koyu siyah ile yazılan kitaplar 9 ya da 10 puan verdiğim kitaplar olup sizlere de tavsiye ediyorum. Bu yılki “En İyi Kitap Ödülü”nü Filistin İslami Direniş Örgütü (HAMAS)’nün lideri ve Gazze Komutanı Şehid Yahya Sinvar’ın Filistin’in Bilinmeyen Tarihini hikaye diliyle it’rail zindanlarında iken kaleme aldığı “Diken ve Karanfil” kitabına vermeyi uygun gördüm. Adanmış bir ömür, yılmayan mücadeleci bir kişilik ve finalde elinde silahı ile destansı bir şehadet. Rabbimizin onu cennetinde ağırlamasını ve canını verdiği Filistin davasını muzaffer kılmasını niyaz ediyorum. Tekraren hepinizin malumudur ki, “Okumadan düşünmek yanıltır, düşünmeden okumak köreltir” ve de “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz”. Benim okumayan insanlara ne teveccühüm ne de saygım yoktur. Bir kişi bir konuda konuşacağı / konuştuğu / yazdığı vakit, o kişinin o konuda ne okuyup yazdığına, emeğine, eserlerine, çalışmalarına bakıyorum. Ona göre kanaat sahibi oluyorum. Mesleği dışında okumayan, hak ve hakikat arayışında olmayan, hayatına amaç ve anlam katmayan kişilere de itibar ve iltifat etmiyorum. Okumak nurdur, ışıktır, aydınlıktır. Bu en çok da ve özellikle bizim gibi “Kerim Kitap” bağlılarına yakışır. Yeni yılda da okumaya kararlı ve istikrarlı bir biçimde devam dostlar.
29.12.2024 / İrfan Yalçınkaya
11 Aralık 2024 Çarşamba
BİR HABER & BİR ANI -10-
Bir Haber & Bir Anı
-10-
Haber
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmacı olduğu TRT World Forum etkinliğinde İsrail'le ticaretin tamamen kesilmesi yönünde protesto eylemi yaptıkları için bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen 7'si kadın 9 kişinin avukatları, ''çıplak arama ve kötü muamele'' iddialarıyla suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verilen dilekçede, "Vücut üst bölgesindeki aramadan sonra müvekkillerin alt iç çamaşırlarını dizlerine kadar indirmeleri ve yere çökerek öksürmeleri istenmiştir. Müvekkillerden bazılarına 6-7 kez öksürmeleri söylenmiş işbu durum çıplak arama sürecinin daha da uzamasına sebep olmuştur... Çıplak arama uygulamasından sonra kıyafetleri kontrol edilen müvekkillerin başörtüleri, şalları, feraceleri uzun olduğu gerekçesiyle kesilmiştir" denildi.” (1)
Anı
Doksanlar, dizisi ve nostaljik şarkıları ile hoşumuza gitse de özellikle ülkemizin Doğu ve Güneydoğu’sunda nahoş ve acı olayların yaşandığı yıllardı.
Van Tıp Fakültesi’nin kuruluşunun ilk yılında bir gün bir toplantıda cerrahi branşların birinde görev yapan bir meslektaşım söz arasında bir şey anlatmıştı. Van Emniyet Müdürlüğü’nden bir ekip gelmiş ve bir yaralının tedavisi için yardım istemişler, bu görev de kendisine tevdi edilmiş. Emniyet’in bodrum katındaki nezarethanede PKK mensubu olduğu düşünülen bir kişiye sorgu sırasında uygulanan işkencede cinsel organlarının yaralanmasından dolayı dikiş atıp pansuman yaptığını söyledi. Gerekçesi ne olursa olsun işkencenin mazur görülemeyeceğini, insanlık dışı olup mesleki etiğimize (yeminimize) ve üstelik inancımıza da aykırı olduğunu söyledim. Meslektaşım aynı kanaatte değildi. Her ne kadar bu yapılana karşı olduğunu belirtse de suçun ve suçlunun ortaya çıkarılabilmesi, eylemlerin önceden öğrenilip önlenebilmesi için mecbur kaldıklarını, başka bir çareleri de olmadığını söyledi. Zira o sıralar Van’da canlı bombalar olduğu ve eylem yapılacağı duyumları ortalıkta geziyordu. Van’da bulunduğum 11 yıl içinde de benim de sonradan şahit olduğum bir kez Van Orduevi önünde canlı bomba saldırısı yaşanmıştı.
İşkence bir sorgu ve cezalandırma yöntemi olarak masum görüldüğü zaman, beraberinde mazur ve makul sebepler ileri sürülebilecektir. Netekim tarih bunun örnekleri ile doludur.
Netekim dedim de Netekim Paşa’nın bu ülkeye vurduğu 80 darbesi sonrası özellikle Mamak, Metris ve Diyarbakır askeri cezaevlerinde onbinlerce insanın akıl almaz, insanlığa sığmaz binbir türlü işkencelerin tezgahından geçirildiğinin yaşayan şahitleri halen aramızdadır. Göz altında kayıpların, öldürülenlerin ve ölenlerin davası da artık Divan’a (Ahiretteki Büyük Mahkemeye) kalmıştır. Aynı uzmanlık branşındaki bir bayan meslektaşımla sohbet ederken konu işkenceye geldiğinde bahsi geçen meş’um (uğursuz) darbenin üzerinden beş altı yıl geçmesine rağmen fakültede kurdukları bir derneğin çıkardığı dergide yayınlanan iki yazısından dolayı tutuklandıklarını belirtti. Nezarethanede çırılçıplak soyulduklarını, tek ayağından tavana asılıp tazyikli suyla ıslatıldıklarını ve mahrem organına tel yerleştirip elektrik verdiklerini anlatmıştı. Bu ve benzeri işkence yöntemleriyle günlerce sorgulanıp akabinde üç ay tutuklu yattıktan sonra mahkemenin ilk celsesinde salıverildiklerini anlatmıştı. Trajikomik olan bir şeyi de ilave etmişti. İşkenceler sonrası konuldukları hücrede işkenceci polislerden birinin bir rahatsızlığının tedavisi için kendisinden yardım istediğini belirtmişti.
Yine Van’da daha önceki yıllardan tanıdığım bir polis, sohbet esnasında Emniyette sorgu sırasında eskisi kadar işkenceye rahatça başvurulamadığını, zira Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat hakkından dolayı çekindiklerini ifade etmişti.
Şu sıralar Suriye’de Esad rejiminin yıkılmasını takiben Şam’da Sednaya Hapishanesi’nde rejim karşıtı olduğu düşünülen onbinlerce insana akla hayale gelmedik işkenceler yapılıp hapishanenin işkencehaneye adeta insan mezbahasına çevrildiği yazılıp çiziliyor. İnsan izlerken ürperiyor, dehşete düşüyor, kanı donuyor, insanlığından utanıyor. Tam 54 yıl El Muhaberat denen istihbarat örgütü ve Şebbiha denen paramiliter milis gücü tarafından onbinlerce insan en ufak muhalefeti yüzünden yok edildi.
Gerekçesi, şekli, türü, şiddeti, miktarı ne olursa olsun işkence bir insanlık suçudur, asla sorgunun bir parçası ve cezalandırma yöntemi olamaz. Olur deyip mazeret üretenler kendilerinin ve sevdiklerinin de bir gün başlarına gelebileceğini kabul etmek durumundadırlar. Size yapılmasını kabul etmediğiniz ve hoşlanmadığınız bir şeyi başkasına yapmayıp yapılmasına da rıza göstermeyecek, sıfır tolerans gösterip tevessül edenlere gereken cezayı vereceksiniz.
Haber’deki işkence ve kötü muamele iddialarına (zira konu yargıda) mevcut adalet bakanı “böyle bir şey yoktur, her şey kurallara, yasalara uygundur” demiş, inkar edip kestirip atmıştır. Bu ülkede bu tür bir siyasetin ağababalarından Demirel diye biri bir zamanlar şöyle bir laf etmişti. “Meseleleri mesele etmezseniz, ortada bir mesele kalmaz”.
Adalet bakanı olan zatı muhterem belki duymuştur, fakat yine de hatırlatmakta fayda vardır. Romalı Aurelius (Aziz) Augustinus der ki; “Adalet olmayınca devlet büyük bir çeteden başka nedir ki?” (3)
Meşru ve insan haklarına saygılı bir devleti; mafya, çete ve örgütlerden ayıran yegâne şey yasadır, hukuktur, kanundur, adalettir.
Kaynaklar:
3. https://tr.wikiquote.org/wiki/Aurelius_Augustinius
2 Aralık 2024 Pazartesi
EĞİTİMCİ & YAZAR RECEP KIRIKÇI ANISINA
EĞİTİMCİ & YAZAR RECEP KIRIKÇI ANISINA
O’na Temmuz 2008’in son haftasında Van’dan bir meslektaşımla ailecek çıktığımız İran gezisi sırasında, Tahran’da bir pansiyonda kahvaltı sırasında rastladım.
Ve aradan 16 yıl geçti.
Recep Kırıkçı Hocam, 30.09.2024 tarihinde emaneti sahibine teslim etti.
İşte bu 16 yılı satırbaşları ile yazdım (Youtube videosunun açıklama kısmında) ve arşivimdeki fotoğraflar ve bir videodan istifade ile 5 dakikalık bir YouTube videosu hazırladım.
Ben onu bu şekilde hatırladım ve andım. Takdir sizin.