Dün
akşam facebook’a göz atarken bir arkadaşın paylaşımından vefat ettiğini
öğrendim ve doğrusu şaşırdım. Zira rahatsızlığı olduğuna dair bir bilgim yoktu.
En son depremin olduğu 06 Şubat’da whatsapp’dan geçmiş olsun dileklerimi iletip
ailecek durumlarını sormuştum. O da “hamdolsun, Rabbim beterinden korusun
diyelim” diye yazmıştı. Onunla whatsapp yoluyla son paylaşımım da depremle
ilgili yazdığım yazı olmuştu. (1)
Başsağlığı
için aradığımda oğlu, babasının yoğun çalışma temposu ve stresden dolayı bir
süredir göğsünün ağrıdığını ve yapılan tahliller sonucu kalp damarlarından
birinin tıkandığını ve tedavi başlandığını belirtti. Fakat dün sabah aniden
evde tekrar kalp krizi geçirmiş ve hayatını kaybetmiş. Pandemi döneminde de
hastalığı ağır atlatmış ve iki hafta kadar yoğun bakımda kalmıştı. Şanlıurfa
Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’nda memur olarak çalışan Osman
Dindarzade, altmış yaşında hayata gözlerini yumdu. (2)
Onu
ilk defa sohbet etmek ve iştişarelerde bulunmak için 06-07.11.2010 tarihlerinde
Ankara’da yaptığımız toplantıda gördüm. Şubat & Mart 2020 tarihlerinde
Urfa’da geçici görevle bulunduğum sırada daha yakından tanıdım. Kitap Vakfı olarak
konuşma yapmak için çağırdıkları Abdurrahman Arslan’ın konferansına da katılmıştım.
Ayrıca Urfa’dan ayrılmadan önce ciğer kebap ve künefe ziyafeti çekmişler,
vakfın merkezinde bir sohbete iştirak etmiş ve konuşma dahi yapmıştım.
O
günden sonra whatsapp üzerinden iletişim ve paylaşımlarımız devam etti. Temmuz
2021’de Kurban bayramı’nda bir doktor arkadaşının davetlisi olarak ailecek
İstanbul’a geldiklerinde de kurban kesimi sırasında birlikte sohbet etmiştik.
12
Eylül darbesi sonrası Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde işkence görenlerden biri
olduğunu ve uzun yıllar hapis yattığını da bilahare yazışmalarımızda öğrendim. O
zaman yazısı vesilesiyle whatsapp’ta “Tahliyemden sonra 15 yıl kadar
yazdıklarıma el süremedim İrfan Hocam. Zaman zaman ‘Allah’ım! İçeride
yaşananlara olan şahitliğim yoksa kaybolup gidecek mi? diye feryat ettiğim anlar
çok oldu. Nihayet günün birinde tüm gücümü toplayarak ’bismillah’ deyip
klavyenin tuşlarına dokundum. Artık yaşadıklarımı, gördüklerimi yazarken o
anları yaşamıyordum. Dağa çıkanları anlamak zor değil İrfan Hocam… Neyse ki biz
Müslüman olarak girdik, çıktığımızda hamdolsun o halimizi koruyarak dışarıyla
yeniden buluştuk. Zalimlerin ateşi bol olsun diyelim vesselam” diye de not
düşmüştü. (3)
Diyarbakır
Cezaevi’nde yatarken Ercümend Özkan’ın ziyaretini ve onunla tanışmasını da bu
yıl son yazısında kaleme almıştı. (4) Osman Dindarzade’nin kaleme aldığı diğer
yazılara istenildiği takdirde İktibas Dergisi sitesi arşivinden ulaşılabilir.
(5)
Urfa’lı
bir Halilullah (Allah dostu) olan dostumuzun ardından kaleme aldığım yazıyı
onun Ankara’da Kasım 2010 yılındaki toplantı sonrası yaptığı geri bildirim
analizi ile bitirmek istiyorum. Vefat vesilesiyle arşivimden çıkartıp onun aziz
hatırasını yad etmek ve hakkında fikir sahibi olmak için güzel bir vesile ve
fırsat olabileceğini düşündüm. Urfa görevi dönüşü orada gösterdikleri
misafirperverlikten dolayı teşekkür ettiğimde, ‘İstanbul’da bir dostunuz
olduğunu unutmayın’ diye yazdığımda ‘Siz de Urfa’da dostlarınızın olduğunu ve
dostlarınızın yanınızda olduğunu bilin’ demişti. O şimdi aramızdan ayrılsa da
‘iyi bir ata binip giden güzel insanlardan biri’ ve bir dost olarak
hatırlanacaktır. Hesap günü, hesabı kolay verip razı olunan kullardan biri
olması duasıyla onu Allah’a ısmarlıyor ve on iki yıl önceki değerlendirmesi ile
sizleri baş başa bırakıyorum.
“S.A, Dr. Nurettin kardeşin çağrısına “buyur” diyerek
katıldığım 6-7 Kasım tarihlerinde “Zemahşeri Müzakere Meclisi”nde yapılan
iki günlük birlikteliğimiz hakkında şunları demek isterim.
1-Kendilerini
Müslüman sanan halkın çoğunluğunun “başımızda Müslümanlar var. C.Başkanı’ndan
tutun da Başbakanına, bakanlarına kadar herkes Müslüman. Müslümanların bütün
sorunları yavaş yavaş çözülecek. Biraz sabır gerekiyor” dedikleri zaman
diliminde Allah’ın sorumlu kullarının bir şeyler yapabilmesinin zor olduğunu
söylemek istemiyorum. Çünkü Müslümanlar tarih boyunca, çektikleri sıkıntılarda
karşı tarafa bir kudret nisbet etmemişlerdir ve edemezler de. Çünkü Müslümanlar
Allah’a dayanan mütevekkil insanlardır. Yani “en büyük güce dayanan”
kişilerdir. Müslümanlar olsa olsa zor zamanlarda “biz nerelerde hata yaptık
veya zor zamanları yaşamamıza neden olan hataları biz nerede yaptık” sualinin
cevabını arayabilirler. İki gün boyunca devam eden müzakere de bu suale ve
“bundan sonra neler yapabiliriz?” mevzuuna değerli katılımcılar cevaplar
aradılar. Sonuç itibariyle somut şeyler ortaya çıkmadıysa da herkesin ortak
noktası “gidişatın kendilerini rahatsız ettiği” yönünde tecelli etti. Yarınlarının
hesabını çetin olarak Allah’a verecek olan yaptıklarından, yapmadıklarından ve
elinden gelip de yapamadıklarından ötürü hesabının çetinliği bilincinde olan
insanların her zaman bir şeyler yapabileceği kanaatimi bilhassa belirtmek
isterim.
2-Bir
şeyler yapma çabasıyla bir araya gelen insanların aynı dili konuşuyor olmaları
bana kalırsa yeterli bir ortak nokta değildir. Farklı dillerde (düşünce)
konuşanların ortak hareket ettikleri hepimizin malumudur. Bunun nedeni aynı
duyguyu ve yaşayışları paylaşabilmeleridir. Kalpler uzlaşınca anlaşılmayacak, üstesinden
gelinilmeyecek bir şey yoktur. Aynı duyguları paylaşanların harika sonuçlar
ortaya çıkardıklarının örnekleriyle doludur tabiat... Dolayısıyla ben bu
frekansın da ortak hareket etme hususunda önem arz ettiğini belirtmek
istiyorum.
3-Teori
işin her şeyi değildir. Eğer öyle olsaydı her konuşan çoğunluğun müşahhas bir
sonuç elde etmesi gerekirdi. İki günlük birlikteliğimizde birlikte bir namaz
kılmayı çok isterdim. Açılışta veya kapanışta bir Fatiha okunması bile anlamlı
olacaktı. A.Rahman ağabeyin “bitirdik, bari bir Fatiha okuyalım” demesinin
bildik kurallarla geçiştirilmesi sanırım onu da üzdü. Keza Giresun’dan gelen
hocamızın çağrılarının yankı bulamaması da bu kabilden bir örnektir. Ortak
ameller ortak duyguların oluşabilmesinin ana kapısıdır. Ahiretimizde bize azık
olabilecek şeyin amellerimiz olduğu gerçeği hepimizce bilinmektedir. Kısacası
“pratikte birliktelik teoride birlikteliğinin sebebi ve sonucudur”
diyenlerdenim.
4-
Herkesin bulunduğu coğrafyada Allah’ın rızasını talep eden kullar olarak bir
çaba içerisinde olmasının gerektiğini düşünenlerdenim. Bölgesel çabaların “iyi
ama bu çabanız yerel kalıyor” denilmesi bana pek doğru gelmez. Mesela bizim eli
kulağında bir vakfımız var. Burası bizim için bir “Dar-ul Erkâm” gibidir. Dönüp
dolaşıp buraya gelir burada halleşiriz. Bulunduğumuz yerlerde de benzeri
müesseseler oluşturulur ve yek diğerimizden haberli olursak Rabbimiz niye bize
lütfetmesin diyorum.
5-
Bundan sonraki adım ve yaklaşımda hem mütekellim biri olmama hem de fikri
dağarcığı fakir olan biri (Tevazuya gerek yok. Hakikati söylüyorum) olarak
benzeri çalışmalardan vareste tutulmam istirhamımdır.
Allah’ın
selam, rahmet ve bereketi üzerinize olsun… Hep birlikte Allah’a emanet olalım.”
Kaynaklar:
1. “Orda
Kimse Var mı?”, https://www.akademikakil.com/orda-kimse-var-mi/irfanyalcinkaya/
2. https://www.ajansurfa.com/haber/14075054/buyuksehirde-memur-olan-dindarzade-hayatini-kaybetti#
3. Diyarbakır
5 No’lu Cehennemi, https://iktibasdergisi.com/2022/11/04/diyarbakir-5-no-lu-cehennemi/
4. Sözü
Dümdüz Söyleyen Karayağız Yiğit, https://iktibasdergisi.com/2023/02/04/sozu-dumduk-soyleyen-karayagiz-yigit/
5. https://iktibasdergisi.com/2023/02/23/vefat-ve-taziye-10/
Allahın rahmeti üzerine olsun... Biz onun şahitliğine şahitlik ediyoruz
YanıtlaSil