Medya terimi, kitle yayın-iletişim
araçlarının tümünü içine alır ve aynı zamanda elektronik medya (internet) dahil
yazılı ve görsel basını ifade eder.
Ahlak ise lügatte ‘huy, tabiat,
davranışlar’ anlamına gelir ki; her dünya görüşünün farklı bir ahlak telakkisi
mevcuttur. Ahlakın sözlük anlamından hareketle ahlaklı ve ahlaksız tabirlerinin
doğru olmadığını söyleyebiliriz. Zira ahlak(huy, tabiat, davranış)sız
olunamayacağı gibi, bir şeyin ahlak yönünden değerlendirilmesi ancak bir
kritere(inanç, kanaat) ihtiyaç duyar. İnsan, hayatı boyunca çeşitli davranışlar
(ahlak) sergiliyorsa -ki öyle- bunların neye göre ahlaki olup olmadıkları
sorulmalıdır. Bütün dünya görüşlerinin (dinlerin) yer yer birbiriyle
örtüşen(benzer) ve ayrışan farklı ahlak anlayışları bulunabilir. Fakat kalkış
noktaları, hedefleri ve mentaliteleri esas itibarıyla birbirinden farklıdır.
Örneğin laik-demokratik-kapitalist inançta ahlakı (davranışları) belirleyen
ölçü çoğunluğun rızası, çıkar, fayda iken İslam’da ise ahlakın yegane kaynağı
ve belirleyicisi Allah’tır, O’nun rızası(hoşnutluğu)dır.
Medya
ve ahlakı ayrı ayrı kısaca tanımladıktan sonra gelelim yazımızın konusu olan medya-ahlak ilişkisine. Elbette ahlakın
yalnız medya ile değil siyaset, ticaret dahil insana dair her şeyle ilişkisi
vardır. Genellikle ve bilhassa ülkemiz insanının anlayışında ahlak
tabiri(ahlaklı-ahlaksız) daha çok cinsellik bağlamında ele alınır, diğer bütün
insan davranışlarına teşmil edilmez. Halbuki bu dar ve malül bir anlayış olup
toplumu sürgit köklü yanlışlara düşürmektedir. Buna medya ile ilişkili olarak
bir misal verelim. Kadın vücudunun cinsel tahriki artıcı bir şekilde
sergilenmesi ahlak ile ilişkilendirilirken, masabaşı(asparagas), çarpıtılmış ya
da yalan yanlış habercilik aynı bağlamda değerlendirilmemektedir.
Medya
sektörünün önemli bir kolu olan gazetelerde, o gazetenin kimlik bilgilerinin
yer aldığı çerçevede küçük puntolarla yer alan şu ibareye rastlarsınız. “Bu
gazete basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir”. Ne hikmetse ne olduğunu değil
kimsenin, kendilerinin bile bilmediği-veya bilip uygulamadığı- bu “basın meslek
ilkeleri” ahlak(etik)tan ayrı bir şey midir? Doğrusu merakı mucip bir sorudur
bu. Az bir kısmı hariç bu ülkedeki medyanın ilkeli olma, ahlaki kaygılar taşıma
ve sorumluluk bilinci neredeyse sıfırın altındadır. Son yıllarda iyiden iyiye
medya literatürüne giren medyatik infaz, medyatik linç, medya terörü ve medya
yoluyla psikolojik harbin belirli toplum kesimleri üzerinde uygulanması gibi
deyimler medya-ahlak ilişkisi bağlamında değerlendirilmelidir.
Medyanın
insanları, toplumu çeşitli düşüncelerden, gelişen olaylardan haberdar etme,
bilgilendirme, aydınlatma görevini ifa ederken belirli, sağlam temellere dayalı
ve taviz vermemesi gereken meslek ilkeleri, ahlaki prensiplerinin olması
mutlaka elzemdir. Holding sahibi işadamlarının sahipliğini yaptığı bir medyada
bunun ne ölçüde mümkün olabileceğini
görmek için yaşadığımız ülkeye bakmak yeterlidir sanırım. Gücü elinde
tutan kesimlerle içli-dışlı olan; sahiplerinin iş ve siyaset dünyasındaki
amaçlarını gerçekleştirmede bir araç derekesine düşen; toplumu dizayn etmede,
yönetip yönlendirmede iktidar sahiplerinin yardımcısı olmaya soyunan; doğru,
gerçek haber vermeden ziyade ticari kaygılar taşıyan; icraatıyla esas varlık
sebebini yitirmiş bir medyanın meslek ilkeleri, ahlaki kaygıları olabilir mi?
Olursa nasıl ve ne kadar olur?
Yaşadığımız
ülkede “medyanın gücü”nden ziyade “gücün medyası”ndan bahsetmek sanırım daha
gerçekçi bir tespit. “Sahibinin sesi” konumundaki medya, birçoğu aynı zamanda holding sahibi olan iş
adamlarının elinde ihale ve reklam pastasından pay kapabilmek için birer şantaj
malzemesine, birer silaha rahatlıkla dönüşebiliyor, köşe yazarları da birer kalemşör
derekesine düşmekten kurtulamıyor. Allah korkusunun, kul(insan)dan utanmanın,
hak-hukuk, helal-haram anlayışının zayıfladığı, gerilediği bir ülkede elbette
toplumdaki bütün kesimler gibi, kurumlar da, sektörlerde kısacası her şey
nasibini almaktadır.
Aradan yıllar geçmesine
rağmen yazılısıyla, görüntülüsüyle ülkemizdeki basının halinde bir değişiklik,
iyi yönde bir düzelme görülebiliyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder