BUGÜN…
ABD ve terör birlikteliğini, ikisinin “ikiz kardeş”
gibi olduklarını anlamak ve anlatmak için fazla söze hacet yok. Aksi takdirde
yazı Amerikan pembe dizisi [Yalan Rüzgarı]na
döner. Siz sayın okuyucu, ABD’nin mazideki ve halihazırdaki icraatlarından
terörün ne demek olduğunu gayet iyi anladınız. Ama ben yine de terör ve
terörizmin lügatteki tanımını vermek istiyorum.
Terör(ing. terror; fr. terreur; ar. tedhiş)
fransızca bir kelime olup sözlükte dehşet saçma, korkutup sindirme, şiddet uygulayarak
yıldırma anlamına gelir. Terörizm
(tedhişcilik) ise bir fikri, bir görüşü kabul ettirmek, yaymak veya
vazgeçirtmek ya da bir amaca ulaşabilmek için terörün bir yöntem olarak
kullanılmasıdır. [9]
Tarih boyunca
teröre kişi, örgüt ve devletler tarafından amaçlarına ulaşabilmek için araç
olarak sık sık başvurulagelmiştir. Bugün Afganistan’a bütün imkanlarını
seferber ederek, NATO’yu ve hatta başka “bağımsız”! devletleri de “yardım ve
yataklık yapma”ya zorlayıp yedeğine alarak saldıran ABD, kuruluşu öncesi-esnası-sonrası’nda
da teröre bir yöntem olarak sık sık başvurdu. Ateşli silahlara sahip soluk
benizli beyaz adam, keşfettiği topraklara ayak bastığında 10 milyon olan
kızılderili nüfusunu imha ederek 200 bine indirmiştir. [5] Yine beyaz adamın
kızılderililerden arındırdığı! topraklarda çalıştırılmak üzere Afrika’dan
Amerika’ya yaptığı köle sevkiyatında 19 milyon karaderili insan sadece yolda
“telef” olmuştur. [10] Ve şu yaşlı dünyamızda tarih boyunca hiçbir kişi, örgüt
ve devlet, ABD kadar cana kıymamış ve sömürü yapmamıştır. Yalnız Hiroşima’ya
attığı (ki ondan başka kimse kullanmadı) ilk atom bombası ile toplam 140 000
insanı katletti. Terörist ilan ettiği Bin Laden ve El-Kaide yalnız bu terör
eyleminin bile, istese de yanına yaklaşamaz. Vietnam, Irak, Afganistan ve diğer
binbir CİnAyetlerinden ve de Yemen, Pakistan gibi yerlerdeki saldırılarından
bİHAber değil artık dünyadaki bilinçli ve farkında olan, zihinleri Hollywood
tarafından esir alınmamış, iğdiş edilmemiş insanlar.
Her ne kadar
parasının üzerinde “Tanrıya güveniyoruz” yazsa da bu Tanrının nasıl ve kimin
Tanrısı olduğunu anlayan kızılderili, karaderili, sarıderili, 3. Dünyalı bir
Allah’ın kulu çıkmamıştır. Dini-imanı para olan bu ruhsuz medeniyet için her
şeyin ölçüsü çıkardır. Çıkarlarına uygun olsun da varsın falan ülke askeri
diktatörlükle; filan ülke şeriat(!)le; feşmekan ülke krallıkla yönetilsin, onun
için hava hoş. “Demokrasi oyunu”na
ister filan ülkede “our boys(bizim çocuklar)” tarafından ara(pause) verilsin,
isterse falan ülke darbe ile “müşerref” olup oyun dışı(game over) olsun. Yeter
ki ABD’nin hakimiyetine, menfaatlerine halel gelmesin. Bir zamanlar Irak’ta hüküm süren Saddam “su”dan bir bahane
ile(Şatt’ül Arab suyu) ABD’nin hakimiyetine ve çıkarlarına “hayır” diyen
İran’ın üzerine saldırırken-saldırtılırken, Halepçe’de onbinlerce insanı
kimyasal silahlarla imha ederken “iyi diktatör”dü. Aynı Saddam Kuveyt’e girince
(bir rivayete göre ilhak etmesi yönünde göz kırpılınca) yani ABD’nin egemenlik
alanına tecavüz edip çıkarlarını ihlal edince “kötü diktatör” oluverdi ve
defteri dürülüverdi. Stern, Haganah gibi terör örgütlerini kurup Filistin’in
Arap halkını terörize eden ve bu yolla devlet kuran İsrail’e kol-kanat geren,
bırakın kulağını çekmeyi, kınanmasına bile rıza göstermeyen ABD, topraklarını,
dinlerini savunmaya çalışan Filistinlileri rahatlıkla terörist sınıfına yerleştirebilmektedir.
Terörü ABD ve yandaşları yaparsa “yakışır haspalara”, ama başkasına zinhar.
Kendisine ve kendisinin başını çektiği yeni
küresel(global) dünya düzenine boyun eğmeyen, kullukta kusur eden, çıkarlarını
tehlikeye atan kişiler, örgütler, ülkeler hemen kara listeye, yani terörist
veya terörü destekleyen ve insan haklarını ihlal edenler listesine dahil
edilir. Listeyi belirlemek onun paşa gönlüne kalmıştır. Listeye hiç
girmeyebileceğiniz(İsrail) gibi, tecdid-i iman yaparsanız tekrar o listeden
silinebilirsiniz. ABD’nin itibar ettiği lügatin farklı olduğunu
farketmişsinizdir herhalde. “Coniyi öldürüp hakkını yemeyelim” bu lügat
farklılığı yalnız ABD’ye özgü de değildir elbette. Terörizm veya başka bir sürü
kavram insanlara, ülkelere göre relatif(görece) olabiliyor. Ölçü koymayı,
kavramların sınırlarını belirlemeyi istek ve arzusunu ilah(tanrı) edinen
insanoğlu yapmaya görsün, aklınız hayaliniz şaşırır, alimallah küçük dilinizi
yutarsınız. ABD ve işbirlikçileri, boylu boyunca terör pisliğine batmışken,
üstleri başları kan içindeyken utanmadan birde kalkıp, aslında insanların
birbirlerini öldürmeye çalışması demek olan savaşa bile ahlaki-hukuki bir boyut
getiren ve anlam itibariyle silm(barış) demek olan İslam’la terörü yanyana
zikretmelerini duyunca insanın saçını-başını yolası geliyor. Ağlar mısınız,
güler misiniz bu trajikokomik manzaraya.
Aziz İslam ister devlet, ister örgüt ve isterse kişiler
eliyle olsun terörü bir yöntem, amaca götürücü bir araç olarak asla tasvip
etmez.
Kendisinin kabulü için “ikrah”ın(baskı) kabul edilmediği, ikrah durumunda dil
ile kendisinin inkarına bile izin verilebildiği bu dinde, insanları ürküterek,
korkutarak, yıldırarak, dehşete düşürerek netice almak makbul, meşru ve muteber
değildir.
Terör bir yöntem,
bir silah olarak kullanılırsa bir bumerang
misali onu kullananın aleyhine döner, geri teper. Etme-bulma dünyası olan şu dünyada “rüzgar(terör)
ekenin fırtına(terör) biçtiği”, [Derin
Darbe]yi yediği de bir gerçek. Terörü ABD’nin veya başka bir zalimin
hakimiyetine boyun eğmeme, çıkarlarına sekte vurma hali olarak tanımlamak;
ABD’nin ezici bir askeri-ekonomik-siyasi güce sahip olduğu için dilediği gibi
ölçü belirlemesi, tarif etmesi asla kabul edilemez. İnsanlık yaradılanın değil
de, yaradanın koyduğu ölçülere itibar edip; hakk(İslam) batıl(İslam dışı bütün
din ve dünya görüşleri)’a üstün gelmedikçe yeryüzünde barış, huzur, adalet
sağlanamayacaktır.
Artık bu ülkedeki
herkes “Büyük Şeytan ABD”nin, bir [Terminatör(yokedici)] olduğunu bilmeli
ve asla aklından çıkarmamalı. Hollywood yapımlarıyla zihnimizi yönlendirmesine;
İngilizce ve işbirlikçisi ülkelerin yerel dille yayın yapan medyasıyla bizi
aldatmasına izin vermemeliyiz. Çok uluslu şirketlerinin ve kültürünün
ürünlerine itibar etmemeliyiz. ABD’yle, onun sömürgeci zihniyetiyle, onun
işbirlikçileriyle mücadelenin topyekün ve kıyamete kadar sürecek bir mücadele
olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.
ABD için “terör bahane, çıkarları şahane”dir. Kimbilir şu an
think-thank’larıyla, pentagon’uyla, kara saray’ıyla, çok uluslu şirketleriyle,
CİA’sıyla yaşlı dünyamızın başına hangi çorapları örmekle meşguldür. Tuzak
üstüne tuzaklar hazırlıyor. Fakat Allah’ın bütün kurduğu tuzakları
bozacağından, onun başına dolayacağından habersiz. [11] Allah’ı gökyüzünün
ilahı(hakimi) ilan edip kendileri yeryüzünün ilahı olmaya soyunanlar, eninde
sonunda “Allah’ın yerde de, gökte de tek ilah” olduğunu anlayacaklardır. [12]
Hiçbir şey “eski”si
gibi olmayacakmış, olmasını isteyen kim. Olmamalı da. Eski dönem (özellikle son
yarım asır) ABD’nin dünyayı ateşe verdiği yıllardı. Evine dönmeli mutlaka
Yankee (go home). Onun daha o kıtada kızılderililere, karaderililere ödeye
ödeye bitiremeyeceği diyet borcu var. Giderken de beraberinde silahlarını,
üslerini, çok uluslu şirketlerini, sadık adamlarını, pılısını pırtısını
toplasın götürsün. ABD’nin patron, efendi, jandarma olmadığı bir dünya daha hür
(özgür), daha müreffeh, daha adaletli, daha huzurlu ve tek kelimeyle daha
yaşanabilir bir dünya olacaktır inanın.
Herkes buna bir inansa, ah bir inansa, işte o gün [Independence Day (Bağımsızlık Günü)]
olsa.
[9]. Büyük Türkçe sözlük, D. Mehmed Doğan,
İz yay., İstanbul, 1996.
[10]. Modern dünyada müslümanlar,
Abdurrahman Arslan, İletişim yay., İstanbul,
2000.
[11]-[12]. Kur’an-ı Kerim;
Enfal/30-Zuhruf/84.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder