26 Mart 2015 Perşembe

UZUN LAFA NE HȂCET, HER ŞEY AÇIK VE NET-8

Biraz tebessüm…

Küçük kız annesine "İlk insan nasıl dünyaya geldi? diye sormuş. "Tanrı Adem ve Havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu yeryüzüne yayılmaya başladı yavrum." diye izah etmeye çalışmış annesi. Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına da sormuş, "Binlerce yıl önce maymunlar vardı." demiş babası, "Bizler de evrim geçirerek onlardan türedik!" Farklı iki cevaptan aklı karışan kız tekrar annesine gidip "Nasıl olur anne?" demiş "Sen bana insanın Tanrı tarafından yaratıldığını, babam da maymunlardan geldiğini söylüyor. Karıştırıyorum!" "Karıştırılacak bir şey yok, çok açık!" demiş annesi hafif sinirlenerek, "Ben sana benim ailemin evrimini, baban da kendi ailesinin bu güne kadar gelişini izah etmiş bir tanem!" (Sabah, 31.10.2008)

“…Çünkü yakın tarihimiz "Atatürk ticareti" ile geçimlerini sağlayanların öyküleri ile dolu. Hiç unutmadığım bir anım var. Washington Büyükelçiliği'nden gelip 1974-75 yıllarında Dışişleri Bakanlığı yapan rahmetli Melih Esenbel, bir gün beni o sırada görev yaptığım TRT'den Bakanlığa çağırmıştı. Özel kalemden Bakan'ın odasına geçerken, yaşlı bir adamın bir koltukta ağladığını görüp şaşırmıştım. İçeri girince Bakan Esenbel'e bu ağlayan kişinin kim olduğunu ve neden ağladığını sordum. Meğer beni de bu konuda danışmak için çağırmış. Bu ağlayan kişi bir heykeltıraşmış... Atatürk'ün büstünün kalıbını dökmüş ve bakandan bu büstlerden elçiliklerimize satın almasını istemiş. Melih Esenbel "Peki, beş tane satın alalım" deyince de ağlamaya başlamış. Hıçkırıklar arasında, "On taneden az satın alırsanız Atatürk'ün kalıbının maliyeti bile kurtulmuyor" diyormuş…” (Mehmet Barlas, Sabah, 31.10.2008)

Tebliğde püf noktaları

Profesör konferans vermek üzere salona girmiş. Salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş: “Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mı, yoksa konuşmamalı mıyım?”. Seyis cevap vermiş: "Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim". Bu sözlere hak veren profesör konferansa başlamış. İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş, konferanstan sonra kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş: "Konuşmayı nasıl buldun?". Seyis cevap vermiş: "Hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım".

Bir fıkra


Hükümet, doğuda bir şehre yazı göndermiş: “Kışın soğuk geçeceği anlaşılmaktadır. Kullandığınız yakıtın cinsini, kod numarasını ve stok durumunu acele bildiriniz”. O ilin bir köy muhtarı da hemen Ankara'ya cevap yazmış: “Yakıtımız pohtir. Kod numarası yohtir. Stokumuz ise çohtir”.


1 yorum: