24 Şubat 2023 Cuma

URFA’LI BİR HALİLULLAH’IN ARDINDAN

Dün akşam facebook’a göz atarken bir arkadaşın paylaşımından vefat ettiğini öğrendim ve doğrusu şaşırdım. Zira rahatsızlığı olduğuna dair bir bilgim yoktu. En son depremin olduğu 06 Şubat’da whatsapp’dan geçmiş olsun dileklerimi iletip ailecek durumlarını sormuştum. O da “hamdolsun, Rabbim beterinden korusun diyelim” diye yazmıştı. Onunla whatsapp yoluyla son paylaşımım da depremle ilgili yazdığım yazı olmuştu. (1)

Başsağlığı için aradığımda oğlu, babasının yoğun çalışma temposu ve stresden dolayı bir süredir göğsünün ağrıdığını ve yapılan tahliller sonucu kalp damarlarından birinin tıkandığını ve tedavi başlandığını belirtti. Fakat dün sabah aniden evde tekrar kalp krizi geçirmiş ve hayatını kaybetmiş. Pandemi döneminde de hastalığı ağır atlatmış ve iki hafta kadar yoğun bakımda kalmıştı. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’nda memur olarak çalışan Osman Dindarzade, altmış yaşında hayata gözlerini yumdu. (2)

Onu ilk defa sohbet etmek ve iştişarelerde bulunmak için 06-07.11.2010 tarihlerinde Ankara’da yaptığımız toplantıda gördüm. Şubat & Mart 2020 tarihlerinde Urfa’da geçici görevle bulunduğum sırada daha yakından tanıdım. Kitap Vakfı olarak konuşma yapmak için çağırdıkları Abdurrahman Arslan’ın konferansına da katılmıştım. Ayrıca Urfa’dan ayrılmadan önce ciğer kebap ve künefe ziyafeti çekmişler, vakfın merkezinde bir sohbete iştirak etmiş ve konuşma dahi yapmıştım.

O günden sonra whatsapp üzerinden iletişim ve paylaşımlarımız devam etti. Temmuz 2021’de Kurban bayramı’nda bir doktor arkadaşının davetlisi olarak ailecek İstanbul’a geldiklerinde de kurban kesimi sırasında birlikte sohbet etmiştik.

12 Eylül darbesi sonrası Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde işkence görenlerden biri olduğunu ve uzun yıllar hapis yattığını da bilahare yazışmalarımızda öğrendim. O zaman yazısı vesilesiyle whatsapp’ta “Tahliyemden sonra 15 yıl kadar yazdıklarıma el süremedim İrfan Hocam. Zaman zaman ‘Allah’ım! İçeride yaşananlara olan şahitliğim yoksa kaybolup gidecek mi? diye feryat ettiğim anlar çok oldu. Nihayet günün birinde tüm gücümü toplayarak ’bismillah’ deyip klavyenin tuşlarına dokundum. Artık yaşadıklarımı, gördüklerimi yazarken o anları yaşamıyordum. Dağa çıkanları anlamak zor değil İrfan Hocam… Neyse ki biz Müslüman olarak girdik, çıktığımızda hamdolsun o halimizi koruyarak dışarıyla yeniden buluştuk. Zalimlerin ateşi bol olsun diyelim vesselam” diye de not düşmüştü. (3)

Diyarbakır Cezaevi’nde yatarken Ercümend Özkan’ın ziyaretini ve onunla tanışmasını da bu yıl son yazısında kaleme almıştı. (4) Osman Dindarzade’nin kaleme aldığı diğer yazılara istenildiği takdirde İktibas Dergisi sitesi arşivinden ulaşılabilir. (5)

Urfa’lı bir Halilullah (Allah dostu) olan dostumuzun ardından kaleme aldığım yazıyı onun Ankara’da Kasım 2010 yılındaki toplantı sonrası yaptığı geri bildirim analizi ile bitirmek istiyorum. Vefat vesilesiyle arşivimden çıkartıp onun aziz hatırasını yad etmek ve hakkında fikir sahibi olmak için güzel bir vesile ve fırsat olabileceğini düşündüm. Urfa görevi dönüşü orada gösterdikleri misafirperverlikten dolayı teşekkür ettiğimde, ‘İstanbul’da bir dostunuz olduğunu unutmayın’ diye yazdığımda ‘Siz de Urfa’da dostlarınızın olduğunu ve dostlarınızın yanınızda olduğunu bilin’ demişti. O şimdi aramızdan ayrılsa da ‘iyi bir ata binip giden güzel insanlardan biri’ ve bir dost olarak hatırlanacaktır. Hesap günü, hesabı kolay verip razı olunan kullardan biri olması duasıyla onu Allah’a ısmarlıyor ve on iki yıl önceki değerlendirmesi ile sizleri baş başa bırakıyorum.

“S.A, Dr. Nurettin kardeşin çağrısına “buyur” diyerek katıldığım  6-7 Kasım tarihlerinde “Zemahşeri Müzakere Meclisi”nde yapılan iki günlük birlikteliğimiz hakkında şunları demek isterim.

1-Kendilerini Müslüman sanan halkın çoğunluğunun “başımızda Müslümanlar var. C.Başkanı’ndan tutun da Başbakanına, bakanlarına kadar herkes Müslüman. Müslümanların bütün sorunları yavaş yavaş çözülecek. Biraz sabır gerekiyor” dedikleri zaman diliminde Allah’ın sorumlu kullarının bir şeyler yapabilmesinin zor olduğunu söylemek istemiyorum. Çünkü Müslümanlar tarih boyunca, çektikleri sıkıntılarda karşı tarafa bir kudret nisbet etmemişlerdir ve edemezler de. Çünkü Müslümanlar Allah’a dayanan mütevekkil insanlardır. Yani “en büyük güce  dayanan” kişilerdir. Müslümanlar olsa olsa zor zamanlarda “biz nerelerde hata yaptık veya zor zamanları yaşamamıza neden olan hataları biz nerede yaptık” sualinin cevabını arayabilirler. İki gün boyunca devam eden müzakere de bu suale ve “bundan sonra neler yapabiliriz?” mevzuuna değerli katılımcılar cevaplar aradılar. Sonuç itibariyle somut şeyler ortaya çıkmadıysa da herkesin ortak noktası “gidişatın kendilerini rahatsız ettiği” yönünde tecelli etti. Yarınlarının hesabını çetin olarak Allah’a verecek olan yaptıklarından, yapmadıklarından ve elinden gelip de yapamadıklarından ötürü hesabının çetinliği bilincinde olan insanların her zaman bir şeyler yapabileceği kanaatimi bilhassa belirtmek isterim.

2-Bir şeyler yapma çabasıyla bir araya gelen insanların aynı dili konuşuyor olmaları bana kalırsa yeterli bir ortak nokta değildir. Farklı dillerde (düşünce) konuşanların ortak hareket ettikleri hepimizin malumudur. Bunun nedeni aynı duyguyu ve yaşayışları paylaşabilmeleridir. Kalpler uzlaşınca anlaşılmayacak, üstesinden gelinilmeyecek bir şey yoktur. Aynı duyguları paylaşanların harika sonuçlar ortaya çıkardıklarının örnekleriyle doludur tabiat... Dolayısıyla ben bu frekansın da ortak hareket etme hususunda önem arz ettiğini belirtmek istiyorum.

3-Teori işin her şeyi değildir. Eğer öyle olsaydı her konuşan çoğunluğun müşahhas bir sonuç elde etmesi gerekirdi. İki günlük birlikteliğimizde birlikte bir namaz kılmayı çok isterdim. Açılışta veya kapanışta bir Fatiha okunması bile anlamlı olacaktı. A.Rahman ağabeyin “bitirdik, bari bir Fatiha okuyalım” demesinin bildik kurallarla geçiştirilmesi sanırım onu da üzdü. Keza Giresun’dan gelen hocamızın çağrılarının yankı bulamaması da bu kabilden bir örnektir. Ortak ameller ortak duyguların oluşabilmesinin ana kapısıdır. Ahiretimizde bize azık olabilecek şeyin amellerimiz olduğu gerçeği hepimizce bilinmektedir. Kısacası “pratikte birliktelik teoride birlikteliğinin sebebi ve sonucudur” diyenlerdenim.

4- Herkesin bulunduğu coğrafyada Allah’ın rızasını talep eden kullar olarak bir çaba içerisinde olmasının gerektiğini düşünenlerdenim. Bölgesel çabaların “iyi ama bu çabanız yerel kalıyor” denilmesi bana pek doğru gelmez. Mesela bizim eli kulağında bir vakfımız var. Burası bizim için bir “Dar-ul Erkâm” gibidir. Dönüp dolaşıp buraya gelir burada halleşiriz. Bulunduğumuz yerlerde de benzeri müesseseler oluşturulur ve yek diğerimizden haberli olursak Rabbimiz niye bize lütfetmesin diyorum.

5- Bundan sonraki adım ve yaklaşımda hem mütekellim biri olmama hem de fikri dağarcığı fakir olan biri (Tevazuya gerek yok. Hakikati söylüyorum) olarak benzeri çalışmalardan vareste tutulmam istirhamımdır.

Allah’ın selam, rahmet ve bereketi üzerinize olsun… Hep birlikte Allah’a emanet olalım.”

Kaynaklar:

1.      “Orda Kimse Var mı?”, https://www.akademikakil.com/orda-kimse-var-mi/irfanyalcinkaya/

2.      https://www.ajansurfa.com/haber/14075054/buyuksehirde-memur-olan-dindarzade-hayatini-kaybetti#

3.      Diyarbakır 5 No’lu Cehennemi, https://iktibasdergisi.com/2022/11/04/diyarbakir-5-no-lu-cehennemi/

4.      Sözü Dümdüz Söyleyen Karayağız Yiğit, https://iktibasdergisi.com/2023/02/04/sozu-dumduk-soyleyen-karayagiz-yigit/

5.      https://iktibasdergisi.com/2023/02/23/vefat-ve-taziye-10/



1 yorum:

  1. Allahın rahmeti üzerine olsun... Biz onun şahitliğine şahitlik ediyoruz

    YanıtlaSil