Filistinlilere göre Nekbe (Felaket), Siyonist Yahudilere göre de İsrail Devleti'nin Kuruluş Günü'nün 76. Yıldönümü
1917'ye kadar Osmanlı'nın hakimiyetinde iken Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin hakimiyetine geçen Filistin'de, İngilizlerin yahudilere devlet vaadi gereğince (Balfour Deklarasyonu), İngilizlerin Ortadoğu Projesi uyarınca ve yahudilere büyük desteği ile dünyanın dört bir tarafından gelen-getirtilen siyonist yahudilerin İkinci Dünya Savaşı sonrasında da yeni emperyalist efendi ABD'nin kurduğu BM eliyle Filistin ikiye bölündü, İsrail Devleti ilan edilir edilmez de tanındı (1948). Bunun sonucu da Filistinliler yaşadıkları yerleri terketmek, ya komşu veya uzak ülkelere iltica etmek, ya itrail boyunduruğunda yaşamak ya da kendi topraklarında mülteci kamplarında yaşamak zorunda bırakıldılar. Ve sonrasında da savaşlar, katliamlar, terör, hapisler, işkenceler, sürgünler, ... devam etti durdu. Filistinliler o günden beri rahat yüzü görmediler, topraklarına bir daha geri dönemediler, mülteci kamplarında doğup öldüler. İki devletli çözüm diye de ağızlarına bir parmak bal çalınıp mütemadiyen aldatıldılar. Devlet görünümlü itrail ise o günden beri işgal ettiği Filistin topraklarını her geçen gün her vesileyle büyüttü, genişletti. Yerleşimci denilen işgalci fanatik yahudiler de bu konuda büyük rol oynadı, itraili çevreleyen kukla ve işbirlikçi arap rejimleri de bu itrail'e büyük katkı verdi. Türkiye dahil halkından çoğu müslüman ülkelerin çoğu da itrail'i tanıdı ve onunla her türlü ilişkiye girdi. ABD, İngiltere ve AB bugüne kadar itrail'i korudu kolladı, destekledi ve halen de destekliyor. Sekizinci ayına giren Gazze Soykırımı'nda da itrail'e en büyük desteği yine onlar veriyorlar.
İşte bu gün ve bu vesileyle bundan 16 yıl önce İktibas Dergisi'nde yine bu konu ile ilgili bir habere yaptığım bir yorumu aynen alıntılamak istiyorum. O dönem okuduğum bazı haberlerden hareketle okuyanlarını 'gülümsetirken düşün-dürtmek' istemiştim. 2005 Şubat'ından 2008 Nisan'ına kadar bu başlık altında 8 yazı kaleme almış, 32 habere kısa ya da uzun yorum yapmıştım. Bunlardan 7'sini muhtelif tarihlerde bu blogumda bir vesileyle tekrar yayınlamış, diğerlerini yayınlamamış idim. İşte şimdi bir zamanlar yayınladığım "Gülümsetirken Düşün-dürten Haber Yorumlar VII"deki iki haber yorumdan ikincisini sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum. Umarım beğenir ve istifade edersiniz.
HABER
Bush: Filistin devlet olacak. İsrail'in 60'ıncı kuruluş yıldönümü için bu ülkeye 3 günlük bir ziyarette bulunan ABD başkanı George W. Bush Masada çöl bölgesindeki tarihi siteyi İsrail Başbakanı Ehud Olmert'le gezdi. İsrail Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada ise "120'nci kuruluş yıldönümünüzde Filistinlilerin de kendine ait bir devleti olacak. Hamas, El Kaide ve Hizbullah yenilgiye uğrayacak. İsrail komşularıyla sıkı dost olacak. Ortadoğuya barış gelecek" dedi. [Sabah; 16/05/2008]
YORUM
Yahu dostlar, içim bir açıldı, bir ferahladım
ki sormayın. Hayır, sevineceğim sevinmesine de yine de içimde bir kuşku var. Acaba
bu süper müjdeli haberi veren teksaslı kovboy; süperman mi, spiderman mi,
batman mi, yoksam iron man midir, hangi sıfatla ve de nasıl bir kafayla böyle söylüyor
bilemiyorum?
“Gençlik yıllarında alkol problemi yaşayan ABD
başkanı George W. Bush'un yeniden alkol almaya başladığı iddia edildi.“ (Sabah;
23.05.2005) Eğer ayıksa ve aklı da başındaysa güpegündüz, hiç
gereği yokken nerden çıktı bu bol keseden Filistin insanına devlet bahşetmek?
Bu bonkörlük, bu alicenaplık nerden icap etti?
Pis kokular geliyor burnuma,
ABD’nin işgal ettiği diğer yerlerden geldiği gibi. Ama ne bileyim çok mu
karamsarım ve de kötümserim. Sakın Bush olsun, Olmert olsun ve de onların
işbirlikçi dostları olsun, Filistinlilerin iyiliğini isteyip geleceklerini
düşünüyor olmasın? “Bu dünyanın yaşanacak nesi var, üç günlük dünya işte,
yaşayacaksın da ne olacak, bir şeylerin oldukça hep daha fazlasını
isteyeceksin, bunun sonu yok, iyisi mi yol yakınken dönün Rabbinize, daha evladır”
deyip kadını, erkeği, doğmamış ya da doğmuş kundaktaki bebeği kurşunlarla ve
dahi füzelerle bir evi, hatta bir apartmanı tümden vurup –önceki katliamları
bir kenara bırakacak olursak- 60 yıldır yani İsrail kuruldu kurulalı yardımseverliklerini
sergilemiyorlar mı!?
Özgür ve de laik-demokratik-kapitalist dünya da ellerine
almış cipslerini, patlamış mısırlarını ve de biralarını, koltuklarına rahatça
gömülmüş biçimde seyretmiyorlar mı bu olan biteni? İsrail hapishanelerinde
onyıllarca tutulan onbinlerce Filistinliden başka Gazze, Kudüs ve Batı
Şeria’daki milyonlarca Filistinli açık hava hapishanesine (Nazilerin yahudi
toplama kampları değil elbette) döndürülen topraklarında 1967’den beri en zor
şartlarda yaşamaya çalışıyorlarmış kime ne? Her an İsrail tanklarının,
buldozerlerinin ve de insanlı-insansız uçaklarının menzilinde ölümle, sakat
kalmakla, açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla, karanlıkla iç içe imişler kimin
umurunda?
Ay ne kötü idi Hitler, Mussolini filan. Avrupa’nın göbeğinde mülteci –pardon
toplama kampları kurup öldürmediler mi bu seçilmiş ve necip Yahudi kavmini. Aslına
bakarsanız ne gamalı haç’ın sion yıldızından, ne Filistin mülteci kamplarının
Yahudi toplama kamplarından, ne de Theodor Herlz ve dünden bugüne diğer bütün Siyonist
İsrail yöneticilerinin Hitler, Mussolini ve adamlarından farkı yoktur.
Ve yine
aslına bakarsanız, ilginçtir hepsinin de mazereti var, mazurlar(!). Zira “Bencil diktatörler genlerinin esiri oluyor. İsrailli bilim adamları
neden bazı insanların diğerlerine göre daha acımasız olduklarını araştırdı.
Buna göre, “AVPR-1” genini taşıyanlar, bencil ve zalim davrandıklarında büyük
haz alıyorlar. Araştırmaya
göre, “AVPR-1” adlı gen ile bencil ve acımasız davranışlar arasında bir bağ
bulunuyor. Bir başka deyişle, “acımasızlık” insanların genlerinde saklı. (www.ntvmsnbc.com;
07.04.2008). Demek ki neymiş bu Siyonistlerde
de tıpkı Almanlarda olduğu gibi “AVPR-1” geni mebzul miktarda imiş(!). O yüzden
genlerinin esiri olup bencil, zalim ve de acımasız olduklarından acayip haz
alıyorlar olmalılar yaptıkları zulümlerden.
Ve yine demek istiyorlar ki “Siz Alman’lar,
İtalyan’lar, 1939’dan 1945’e kadar Avrupa’da bize reva görürseniz o zulümleri,
biz de bunları yanınıza(!) bırakmayız, 1948’den 2008’e Arapları Filistin’de acı
ve gözyaşına boğarız. Onların kısılmış sesini kardeşleri bile duymazken, bizim
sesimizi uluslar arası toplumun kuruluşları, liderleri, medyası ve Hollywood
yedi düvele duyurur.” “Hayat güzeldir, Schindler’in listesi, Piyanist, Ghetto vb.”
filmlerinde bugün dahi o gün ölenlere ağıtlar yakılırken, Filistin’de ölenler kim
ki onlara ağıt yakılsın, gözyaşı dökülsün? Onlar terörist, cani, eli kanlı
fundamentalistler değil mi?
Valla bu Bush büyük adam? Adam, kendini kendi
Tanrısının –ki onun inandığı tanrı benim tanrım olamaz kesinlikle- yeryüzündeki
temsilcisi, oğlu ve belki de aynen kendisi gibi görüyor olsa gerek. İsrail’in
–ki 60 yıl önce yoktu- 60 sene sonra hala var olacağını ve de 120. yılı
kutladıklarında bir de yanlarında Filistin devleti olacağını söylüyor. 60 yıl
sonra ne olur ben bilemem, Allah bilir elbette.
Fakat bu haddini bilmez kovboy, fütursuzca,
işkembe-i kübradan konuşabiliyor. Filistin’in mücadele eden, boyun eğmeyen
kanadı olan Hamas’ın, el-Kaide’nin ve de Lübnan’ı ABD’ye, Fransa’ya ve de
İsrail’e dar eden Hizbullah’ın yenileceğini söylüyor.
Gönlünden de geçen bu
olabilir, arzu edebilir ve İsrail komşularıyla dost(!) da olabilir. Hoş, zaten
komşuları da İsraille dost olmak ve daha daha İsraille komşularının arasını
yapmak için can atıyor baksanıza. “İsrail ve Suriye
arasında Türkiye arabuluculuğunda gerçekleşecek barış görüşmelerinin gelecek
hafta, yine İstanbul’da gerçekleştirileceği duyuruldu. İsrail heyetinde yine,
Başbakan Ehud Olmert’in danışmanları Yoram Turbovitz ve Şalom Turjeman’ın yer
alması, Suriye heyetine ise Dışişleri Bakanlığı danışmanı Riyad Davudi’nin
başkanlık etmesi bekleniyor. Yüz yüze görüşmeyecek olan iki ülke temsilcilerine
Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu aracılık yapacak. Görüşmelerde,
İsrail’in Golan Tepeleri’nden çekilmesi, Suriye’nin Hamas ve Hizbullah’la
bağlarını kesmesi ve Taberiye Gölü’nden gelen suyun paylaşımı gibi konuların ele
alınacağı belirtiliyor.” (www.ntvmsnbc.com; 05.06.2008). Diyeceksiniz ki
“Davutoğlu”nun “Davud’un oğulları(!)na” yardım etmek için cehd etmesi gayet
normaldir. Ben de valla “Stratejik derinlik” böyleyse, “stratejik yüzeysellik”
nasıldır kimbilir derim? Bush ve Olmert böylesi dostlara sahip olduğu için ne
kadar sevinseler azdır.
Artık onların şerefine Gazze, Kudüs ya da Batı Şeria’da
bir mülteci kampında bir eve, bir arabaya ya da herhangi bir hedefe füze
atabilir, tanklarla, buldozerlerle girip evlerini başlarına göçürebilir, bir
miktar Filistinli terörist(!) avlayabilir? Filistinli birinin canı, kanı, malı
ve de ırzının ne ehemmiyeti, ne kıymet-i harbiyesi olabilir ki? Vur bitsin, yak
gitsin. Nasıl olsa bu dünyada ne yapsan yanına kar kalıyor, hesabı sorulmuyor,
kimsecikler duymuyor.
ABD, Fransa, İsrail ve özgür dünyanın efendileri lütfedip
de Filistin de devlet olduğunda, onun da başı göğe erecek diğer arap ve arap
olmayan devletler gibi. Bütün olan biten unutulacak, tarihin tozlu sayfalarına
gömülecek, Ortadoğu’ya barış gelecek(!).
Amerikan barışı sayesinde kurt kuzuyla, siyonist müslümanla(!) dost olacak.
Filistinlilerin
tek dostu Bush değil elbette, Sarkozy ne güne duruyor. “Barış ancak bağımsız
bir Filistin devletiyle sağlanabilir” diyor ve gerekçesini “bakla çıkarır gibi”
dilinin altından çıkarıveriyor. “Filistinlilerin dostu olduğunu (breh breh,
böyle dostları olanların herhalde düşmana ihtiyacı olmasa gerek) vurgulayan
Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas ile
yaptığı görüşmede, Filistinlilerin şiddetten uzak durmaları gerektiğini
belirtip ‘İsrailin güvenliği’nin (lütfen dikkat, sihirli kelime bu) modern,
demokratik ve yaşayabilir bir Filistin devletinin kurulmasına bağlı olduğu
yolundaki sözlerini yineledi.” (www.samanyoluhaber.com; 25.06.2008)
Bir gün önce de, “Eşi Carla ve 450 kişilik dev bir heyetle İsraile giden
Sarkozy, Yad Vashem soykırım müzesini ziyaretinde kippasını da taktı. İsrail
Parlamentosunda konuşan Fransa lideri, İran’ın nükleer tehditine vurgu yaparak
“İsraili yok etmeye çalışanlar bizi karşılarında bulacak. Sizi asla yalnız
bırakmayacağız” (www.sabah.com.tr,
24.06.2008) diyen de aynı kişidir.
Kurulduğundan beri İsrail’i koruyup
kollayan, özellikle bulunduğu bölgede tanınmasını, komşularıyla problemsizce(!)
yaşamasını isteyenler şimdi Filistinlilere “bağımsız(!) ve yaşayabilir(!)” bir
devlet bahşetme yarışındalar. Nasıl olsa gerek Filistin’de gerekse de Müslümanların
yaşadıkları “bağımsız(!) devletlerde işbirliği yapabilecekleri yığınla dostları
da mevcutken. Onların türlü türlü hesapları var ve çekinmeden de bunu açıkça
dillendiriyorlar her fırsatta.
Elbette Allah’ın da bir hesabı var. Ve elbette
hesabını Allah’la tutturmaya çalışanlar, yalnız O’na dayanıp güvenenler,
çalışıp çabalayıp başlarına gelenlere sabredenler bütün bu oyunları
bozabilirler. Yarın ne olacağını kim bilebilir Allah’tan gayri. Yüz yılı
aşkındır Filistin’de nice zulümlere imza atanlara, gün gelecek “ne yer ne de
gök ağlayacak” tıpkı tarihte helak edilen diğer topluluklar gibi. Yeter ki
Filistin’deki ve dünyanın diğer yerlerindeki muvahhid mü’minler, dün Musa’nın
(a.s) bugünse Muhammed’in (a.s) izinden peşi sıra gidip ayrılmasınlar, fırka
fırka olmasınlar. Arz-ı mevud (vaat edilmiş arz-yeryüzü) Allah’ın tüm muvahhid
kullarına yöneliktir dün olduğu gibi bugün de. Bu böyle biline.