13 Temmuz 2025 Pazar

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ (İTÜ) MEZUNİYET TÖRENİ İZLENİMLERİM

Beş yıl önce gitmiştim 3. Oğlum Furkan’la Marmaray ve Metro’yu kullanarak İTÜ’nin Ayazağa’daki yerleşkesine. O yılki sınavda kazandığı Kimya Metalürji Fakültesi ve Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölüm binasını görmek ve gezmek için. Pandemi zamanlarıydı, ilk bir iki yılı da uzaktan eğitimle geçti, bir yıl da bir iki ders nedeniyle uzadı ve sonunda Furkan dün yani 12.07.2025 tarihi itibariyle mezun oldu, sembolik diplomasını aldı.

Dün de ikinci kez Furkan, ben, eşim ve annemle mezuniyet töreni programına katılmak için aynı şekilde gittik. Tören sırasında ilk oğlum Hüseyin de iştirak etti. İTÜ stadyumunda gerçekleşen tören rektörün konuşması ile başladı. O konuşurken mezunların büyük çoğunluğu rektöre sırtını döndü ve ıslıklarla, alkışlarla sözlerinin duyulmaması için sabote etmeye çalıştılar ama rektör sakin ve sabırlı şekilde konuşmasını sürdürdü ve tamamladı. Elbette öğrencilerin ve aile akrabalarının rektörü, rektör üzerinden neyi protesto etmek istiyorlarsa onu protesto etme hakları vardır. Tören boyunca da zaman zaman sloganlarla (Mustafa Kemal’in askerleriyiz gibi) sesli ve döviz & pankart gibi yazılı şeylerle duygu ve düşüncelerini özgürce ifade etme hakları vardır, elbette bir başkasına müdahale etmeyip engellemeden ve de şiddete taşkınlığa yönelmemeleri koşuluyla. Allah’tan tören herhangi bir vukuat çıkmadan sakin ve olgun bir havada sürdü ve sonlandı. En son davetliler, seyirciler gecenin ilerleyen saatlerinde stadyumu terk ederken DJ sahnedeki yerini almış, şarkılar ve ses, ışık, havai fişek gösterileri devam ediyordu.

Bir iki gözlemimi ve kanaatimi aktarmak istiyorum. Rektörün konuşması sırasında baş örtülü öğrencilerin sırtını dönmesini yadırgadığımı söylemek zorundayım. AKP öncesinde baş örtülü öğrencilere üniversitelerde reva görülen kötü ve çirkin muamele hala hafızalarda tazedir ve bana göre unutulacak, unutturulacak gibi değildir. Bu zulmü yapanlar ve seyirci kalanlar hatta herkes biz bile unutsa(k), baş örtülü kızların, kadınların asla unutmamaları gerekir. Bugün bu sorun yaşanmıyor ve özgürce, herhangi bir baskıya uğramadan üniversitelerde okuyabiliyorlarsa bu AKP devri iktidarında olmuştur. AKP’yi eleştiririz gerektiğinde ama hakkını da teslim ederiz.

Gelelim döviz ve pankartlara. Muhalif medyanın öne çıkarttığı rektör için “AKP’nin kuklası, dış kapının mandalı” ifadesine ( ha bu arada Rektör beyin ismi Hasan Mandal). (1)  Evet özellikle 15 Temmuz sonrası rektör seçimleri tamamen kalktı ve rektörler tamamen cumhurbaşkanı KHK’si ile atanmaya başlandı. Öncesinde iyi kötü bir seçim vardı, akademik personel tarafından en çok oyu alan 6 adaydan 3’ünü YÖK eliyor, 3’ünü Cumhurbaşkanı’na arz ediyor, o da üçünden birini atıyordu. 15 Temmuz sonrası üniversitelerin bu hakkı da iptal edilmiş oldu. Her ne kadar eski sistemde de bazı sorunlar var idi ise de bu son uygulama rektörü tamamen atanmış yüksek bürokrat konumuna indirgedi, az buçuk olan üniversite özerkliğini tamamen yerle yeksan etti. Aslında 2002’de YÖK’ü yok etmek ve kaldırmak için hazırlık yapıp harekete geçen bir iktidar, iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra YÖK’ü yok etme yerine kontrolü altına aldı ve 15 Temmuz vesilesi (bahanesi) ile de hakimiyetini tam anlamıyla pekiştirdi. Bu konuda AKP iktidarının ilk yıllarında taslak çalışmaları yapan bir meslektaşımız bile “YÖK - Kırmızı Çizgi” diye bu çalışmanın anılarını, öyküsünü yazıp belgelerini kitaplaştırdıktan yıllar sonra kendisine “abi, YÖK’ün hala kırmızı çizgi olduğuna inanıyor musunuz?” dediğimde “hayır, artık yeşil çizgi” diye cevap vermişti. (2)

Hani demin tören sırasında bir kısım mezun ve seyircilerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye tezahürat yaptığını söylemiştim ya. Üniversite özerkliği ya da özgürlüğü “askerleriyiz” dedikleri Mustafa Kemal Atatürk (MKA) devri iktidarında ve sonrası dahil bugüne kadar da olmadı. Kanaatime göre olamaz da. Zira üniversiteyi bütün binaları, donanımı ile kuran devlet, akademik ve idari personeli istihdam edip maaşlarını ve özlük haklarını veren devlet, yani patron ve iş veren devlet iken özerklik ve özgürlük bir hayalden, bir seraptan başka bir şey değildir. O mezunların yarın iş bulma ve eğer üniversite akademik kadrosuna geçerlerse hallerini görmek isterdim doğrusu, aslında biliyorum görüyorum da lafın gelişi söyledim. Bu mezunların ve yakınları olan olmayan seyircilerin bir kısmının attığı sloganın benzerini (mesela Recep Tayip Erdoğan’ın askerleriyiz gibi) Allah’tan o törende başkaları atmadı da ortalık karışmadı, kaos çıkmadı.

O törendeki mezunların bir kısmı hazır fırsat yakalamışken duygu ve düşüncelerini özgürce dile getirdiler fakat aynı mezunların bir kısmı diğer bir kısım arkadaşlarının ayetli pankartına bile tahammül etmedi, edemedi, görülmesini engellemek için bariyer kurdu. (3) Fikir ifade özgürlüğünü yalnız kendileri için isterken, başkalarına en ufak bir müsamaha bile göstermediler. Seveyim ben böyle bir fikir ifade özgürlüğünü, aslında içine tüküreyim.

Mezunların bazıları diploma aldıktan sonra stadyumda selamlama yürüyüşü yaparken bazı pankartlar dikkatimi çekti. “Türkiye’li değilim Türk mimarıyım, Türk mühendisiyim, gibi”. Bu arkadaşlar bu ülkede yalnız Türk’lerin yaşamadığını, Kürt ve diğer etnik aidiyet sahibi insanların da yaşadığını eninde sonunda anlamak ve kabul etmek zorunda kalacaklar. Bu kafada giderlerse yakında “Türkiye’liyim ve Kürt mimarım, Kürt mühendisim, gibi” gibi pankartlarla karşılaşırlarsa şaşırmamalılar. Zira etnik ayrımcılığın sonu budur.

Sunucunun 252 yıllık bir mazisi olan ve amblemi arı olan İTÜ’ni kovana benzetmesi hoş idi. Son olarak bir tespitimi daha aktarıp izlenimlerimi bitireyim. Hadi törene katılan davetliler, seyirciler neyse de özellikle yeni mezunların bayan olanlarının yani sunucunun tabiriyle dişi arıların giyim kuşamları, kılık kıyafetleri o kadar aşırı dekolte ve dikkat çekiciydi ki, ancak yatak odasına uygun düşebilecek şekilde idi. Öyle üç beş kişi değil yaygın bir vaziyet söz konusu idi ve oğlumun mezuniyeti olmasa böyle bir görüntüye asla tahammül etmez, katılmazdım. Böyle bir ortamda dindar bir erkek olarak gözümü haramdan nasıl sakınmam gerektiğini varın siz tahayyül edin. Ne yana dönseniz gözünüz kanıyor ve günaha giriyorsunuz. Mezuniyet törenlerine artık bir çeki düzen verilmesi ve bir standart kıyafet giyilme zorunluğu olması kanaatindeyim. Sakın bana kılık kıyafet özgürlüğünden dem vurmayın, onların özgürlüğü derken benim günaha girmeme özgürlüğüm ne olacak, ben bu nahoş, yatak odasıvari görüntülere katlanmak zorunda mıyım?

Yazımın sonunda 2024-2025 İTÜ Mezunlarının hepsine bundan sonraki hayatlarında başarı, mutluluk ve huzur diliyorum.


13.07.2025 / Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya

 

1.     https://www.youtube.com/watch?v=cKyIG1ou5Ow

2.     Kırmızı Çizgi - YÖK, Doç. Dr. Şaban Şimşek, Nobel Kitabevi, 2006

3.     https://www.youtube.com/shorts/xbFo5DPEtzE













1 yorum:

  1. Eski bir İTÜ mezununun yorumu; "Hocam yazınızı ancak şimdi okuyabildim. Teşekkür ederim. Metalurji Müh. oğlunuzu tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.
    Biliyorsunuz İTÜ’den 1975-1980 lisans 1981-1982 yük.lisans mezunuyum. Asistan iken İTÜ’nün tarihinde ilk bayan öğrencimiz mak. müh.ni kazanmıştı. Kızcağızın çektiği sıkıntıları bir o bir de Allah bilir. Bizler de şahidiyiz. Çok zor şartlarda dereceyle mezun oldu.
    Bu kendini solcu ve Kamalist sayanların faşistliği tarifi mümkün değildir…"

    YanıtlaSil